Gerçek Doktorlar ve Gerçek İslam Âlimleri (139)
Gerçek Doktorlar ve Gerçek İslam Âlimleri (139)
Allah’a, kendine, tüm insanlara ve tabiata karşı
sorumluluklarının bilincinde olan ve yaptığı işin hakkını veren “ehil âlimler” gerçekleri
söylemekten, yazmaktan ve yapmaktan çekinmezler. Böyle olmayanlar ise kısa
vadeli çıkarlar uğruna görevlerinin hakkını vermez, gerçeği söylemez ve masum insanların
sahtekârlar tarafından aldatılmalarına seyirci kalırlar.
Meramımızı bir misalle anlatalım. Örneğin insanları
kötü emellerine alet etmek isteyen bazı şarlatanlar, onların “sağlıklı yaşam
sürme arzularını” istismar eder, acı gerçekler yerine kısmi doğrular barındıran
talî meselelerle onları avutur, hakikati görmelerine ve doğru kararlar
almalarına engel olurlar.
Mesela bazı çakma doktorlar metabolizmayı
hızlandırmak ve sağlıklı olmak için “soğuk su içmeyi, acı biber yemeği ve çay
içmeyi” önerir bu şekilde insanların daha sağlıklı olabileceğini söylerler.
Oysa bu söylenenler doğru ama “son derece eksik” bilgilerdir. Zira bu
sayılanların metabolizmayı hızlandırmaya ve sağlıklı yaşama etkisi “binde on”
iken söylenilmeyen “binde dokuz yüz doksanın” etkisi çok daha fazladır. Bu
söylenilmeyenler ise “sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli hareket/egzersiz,
uyku/stres yönetimi ve zararlı alışkanlıklardan kaçınmadır.” Sağlıklı yaşlanmak
isteyenlere esas faydası dokunacak olanlar bunlardır. “Binde on” oranında
faydası olan ve herkesin kolaylıkla yapabileceği fakat sağlığı korumada
yeterince etkili olmayan mezkûr yöntemler yerine “binde dokuz yüz doksan”
oranında faydası olan ve herkesin yapmakta zorlanacağı ama faydası
sayılamayacak kadar çok olanları yapmak gerekir.
İşte gerçek doktorlar, insanların genellikle
duymaktan hoşlanmayacağı bu “acı gerçekleri” söyler ve onları doğru şeyler
yapmaya çağırırlar. Yemelerine ve içmelerine dikkat etmelerini, günlük
egzersizlerini düzenli olarak yapmalarını, uykularını ihmal etmemelerini, tansiyonlarına
dikkat etmelerini, zararlı alışkanlıklardan kaçınmalarını söyler ve bunları yapanların
çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü olacaklarını ifade ederler.
Asırlardır olduğu gibi günümüzde de yarım
hocalar/çakma ilahiyatçılar/sözde akademisyenler sağlıklı bir dindarlık için “belirli
gün ve gecelerde bazı özel namazlar kılmayı, nafile ibadetler yapmayı, sözlü
dualarla yetinmeyi, Mevlid okumayı ve dinlemeyi, bazı zikirler çekmeyi vs.” önerir
ve bu şekilde müslümanların “iyi bir dindar” olabileceklerini söylerler. Oysa
bu söylenenler kısmen doğru ama “son derece eksik” bilgilerdir. Zira bu
bahsedilenlerin sağlıklı dindarlığa etkisi “binde on” iken, söylenilmeyen “binde
dokuz yüz doksanın” etkisi çok daha fazladır. Bu etkisi fazla olanlar ise “Allah’a
ve ahiret gününe sarsılmaz bir iman, Kur’ân ve sahih sünnetin genel ilke, amaç,
maksat ve hedeflerine uygun bir yaşam tarzı, şeytanı ve şeytanlaşmış insanları
yenme hususunda gösterilecek kararlılık, kulluğu bütün enstrümanlarıyla yerine
getirme duyarlılığı ve hayatının her anında İslâm’ı merkeze alarak karar verme
hassasiyetidir.” İnsana esas faydası olanlar bu gibi temel ve asıl konulardır.
Herkesin belirli zamanlarda yapacağı bazı nafile ibadetler yerine faydası çok
daha fazla olan “kulluğu eksiksiz yapmak”, zor olana talip olmak ve bunu
başarmak icap eder.
İşte gerçek İslam âlimleri insanların
duymaktan/öğrenmekten/yapmaktan pek de hoşlanmayacağı “acı gerçekleri” söyler
ve onları “kulluğu bütün gerekleriyle” yapmaya davet ederler. Hayatının her
anında Allah’tan yana bir bilinç ve duyarlılıkla hareket edenlerin, taklidi
imanı tahkiki hale getirenlerin, dünyada bulunuş gayelerini özümseyenlerin, dürüst
ve erdemli davranışlar ortaya koyanların, şeytanın vesveselerine ve
şeytanlaşmış insanların süslü yalanlarına kanmayanların, İslâm’ı hakkıyla
tebliğ ve temsil edenlerin, yeryüzünde barış ve adaleti sağlayanların,
mazlumlara sahip çıkanların, iyi, güzel ve doğru davranışlara destek olanların,
din kardeşliğini pekiştirmek için canla başla çalışanların, birbirlerine hakkı
ve sabrı tavsiye edenlerin, ibadetlerinde devamlı ve duyarlı olanların, zulüm,
şer ve kötülüklerden uzaklaşanların, tüm insanlığın faydası için çalışanların
çok daha iyi bir müslüman olacaklarını, dünya ve ahiretin güzelliklerine nail
olacaklarını söylerler.
Sonuç olarak, insanlığın ihtiyacı olan “gerçek
doktorlar” ve “gerçek İslam âlimleridir.” Zira “yarım doktor candan yarım hoca da
imandan eder” atasözü gerçektir. Bu bakımdan acı gerçekler yerine süslü
yalanların peşinden gitmek doğru değildir. Zor olana talip olmak yerine işin
kolayına kaçarak dünya ve ahiret mutluluğu elde edilemez. Faydası az şeylerle
ömür tüketmek yerine, insanın kurtuluşunu sağlayacak kaliteli, dürüst ve erdemli
davranışlarla hayatı tamamlamak gerekir. Sahtekârlardan, şarlatanlardan, hayal
satan umut tacirlerinden, sürüleşmiş yığınlardan gelecek saldırılardan
korkmadan gerçekleri haykıran “ehil doktorlara” ve “ehil İslam âlimlerine”
sahip çıkmayan toplumlar hem sağlıklarını hem de dinlerini kaybetmeye mahkûmdur.
Zira böyle kötü bir sonu “yaptıkları bilinçsiz ve yanlış tercihleriyle”
kendileri hazırlamışlardır. (16.10.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder