Gayret Her Zaman Ödüllendirilir (138)
Gayret Her Zaman Ödüllendirilir (138)
Tüm dünyadaki insanlar çalışanı, gayret edeni
sever ve ödüllendirmek ister; ancak tembellik yapanı, çaba sarf etmeyeni,
kaytaranı sevmez, böylelerine iyi gözle bakmaz ve onları da ödüllendirmek
istemezler.
Görüldüğü üzere insanoğlunun fıtratında ve nefsine
kodlanmış takva programında “çaba göstereni takdir etme/onaylama, tembellik
edeni ise sevmeme/onaylamama özelliği” vardır.
Aynı şekilde Yüce Allah da aklını kullanan,
emek sarf eden, alın teri döken, sağlıklı tefekkürün hakkını veren, kendisine kulluk
eden, sabreden, şükreden ve aracı varlıkları terk eden kullarını sever.
Ancak Allah Teâlâ, aklını kullanmayı
reddeden, düşünmeyip nankörlük eden, sürekli başkalarını suçlayan, hatalarıyla
yüzleşmekten kaçınan ve kendisine şirk koşanları da asla sevmez.
Bu bakımdan akıllı insanlar, Yüce Allah’ın
rızasını kazanmak için O’na kulluğu eksiksiz yapmaya gayret ederken aptal
insanlar da hiç bir çaba sarf etmeden cennet beklentisiyle kendilerini avuturlar.
Bunlar fıtratlarına yabancılaştığı için böyle bir saçmalığı/aptallığı normal
karşılamaya başlarlar. Çünkü kendilerinin “anormal” bulduğu bir şeyi Yüce Allah’ın
“normal” karşılayacağını sanmaları aptallıklarının, ilkesizliklerinin ve
tutarsızlıklarının apaçık bir işaretidir; kaldı ki onların bu tavrı “tam bir
akıl tutulması” ve züğürt tesellisidir.
Kanaatimizce bu tür bariz çelişkilerini/tutarsızlıklarını
görmeyerek yanlışlarını normal karşılamaya başlamış birileri “şeytan ve
şeytanlaşmış kimselerin etkisine” girmiş bir sefihtir, budaladır, ahmak ve aptaldır.
(Güzellikle uyarıldığı halde hatasını anlayıp
kendisine yapıcı eleştiride bulunana teşekkür etmeyen, üstelik saldıran ve
hakaret eden birisine bu yaptığının hamakat olduğunu söylemekte hiçbir sakınca
yoktur. Zira Yüce Allah da Kur’ân-ı Kerim’de bu tür insanları “sefih olmakla”
nitelendirmiştir. Bu nedenle üslubumuzu beğenmediğini söyleyerek kendi
aptallığını örtbas etmeye ve konuyu başka mecraya çekmeye (üslup tartışması
başlatıp kaytarmaya) kalkışacak geri zekalıların bu köşe yazısını okumayı derhal
burada bırakmaları gerekir. Zira bu satırlar “sürekli bahane arayan ve mazeret
üreten aptallar” için değil “aklıselim sahibi temiz ve masum insanlar” için
yazılmaktadır. Aptalların okuması onlar için bir zaman kaybıdır. Çünkü mantık
ve muhakemesi zayıf bir sefihin bu satırlarda ortaya konulan hakikatleri
anlaması zaten imkânsızdır. Dolayısıyla bu sefihin öncelikle anlama, kavrama, sezme,
analiz etme, yorumlama ve çözümleme yeteneğini geliştirmekle işe başlaması,
kırk fırın ekmek yedikten sonra gelip bu satırları okumaya başlaması gerekir.)
Özetle Yüce Allah, gayretli kullarını
ödüllendirir; onlardaki çabayı ve iyi yönde gidişi gördükçe önlerine yeni
fırsatlar/imkânlar açar; böyle bir kulun cennete girmesi için ona her türlü desteği/yardımı
esirgemez. Ancak gayret göstermeyeni de kendi haline terk eder; onu şeytanlarıyla
baş başa bırakır; ona hiçbir değer vermez; azgınlığı, nankörlüğü ve sefihliği
tercih etmesine üzülür, ancak imtihan ettiği için de ona müdahale etmez; işine
karışmaz. Zira böyle bir kul yapıp ettikleriyle tüm kredisini tüketmiş, kendine
zulmetmiş, umursamadığı için umursanmamış, unuttuğu için unutulmuş ve böyle
kötü bir sonu kendisi hazırlamıştır.
Sonuç olarak, tıpkı insanlar gibi “sorumluluk
sahibi Yüce Allah” da çabaya/gayrete değer verir ve tembelliği/küstahlığı
onaylamaz. Bu bakımdan sorumluluklarının farkında olan ve gereğini yerine
getiren gayretli kullardan olmak ya da şeytanın adımlarını takip ederek
sorumsuz ve duyarsız bir insan olmak da “kişinin kendi elindedir.” Bu bakımdan dünyada
özgür iradesiyle tercihini yapan birinin ahiret günü suçlayacağı kendisinden
başkası değildir. (09.10.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder