Düğün ve Geleneklerimiz (105)
Düğün ve Geleneklerimiz (105)
Her toplumun kendine özgü örf ve adetleri vardır. Evlilik öncesi
yapılan düğünler ve o düğünlerdeki gelenekler de bunlardandır.
Nikâh ve düğün merasimleri mukaddes aile yuvasına atılan ilk adımlardır.
O yuvayı oluşturan çiftler sadece geçici zevkler için bir araya gelmezler. Tam
aksine neşe ve hüzünde bir arada olmak, ölünceye kadar aynı yastığa baş koymak
ve ailenin gülleri olan hayırlı evlatları yetiştirmek için yuva kurarlar.
Onlar, inşa edilen yuvanın temelleri ne kadar sağlam olursa evliliklerin de o kadar
sağlam ve uzun ömürlü olacağını bilirler.
Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de; “Sizden bekâr olanları,
kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer
bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş
olandır, hakkıyla bilendir”[1] buyurmaktadır. “Allah
ev yapana ve düğün edene yardım eder” diyen atalarımız da, evlatlarını
evlendirenlere düğün masrafları konusunda Yüce Allah’ın çeşitli lütuf ve
imkânlar bahşedeceğini ifade etmiştir.
Bu itibarla aileler, düğün ve nikâh esnasında birbirlerine azami ölçüde
yardımcı olmalı, basit ve küçük şeyler için karşı tarafı sıkıntıya sokacak
isteklerden kaçınmalıdır. Daha sonra sanki hiç yüz yüze bakmayacakmış gibi
aşırı taleplerde bulunarak dünürünü ekonomik sıkıntıya sokmamalıdır. Çünkü Peygamber
efendimiz; “Nikâhın hayırlısı kolay olandır”[2] buyurarak
aile yuvasının kurulmasında kolaylığa dikkat çekmişlerdir.
Evlilik, insanın sağlıklı ve düzenli bir hayata sahip olması demektir.
Dolayısıyla kurulacak yuvalar gereksiz masraflarla zorlaştırılmamalı, israf
boyutuna varan düğünlerden kaçınılmalıdır.
Düğünler, yeni bir yuva kurmanın sevinç ve mutluluğunun yakın akraba,
komşu, eş ve dostlarla paylaşılmasıdır. Mutlu bir hayatın başlangıcı olan
düğünler, Yüce Allah’ın rızasına uygun olmalıdır. Hz. Peygamber de düğünlerin
neşe ve coşku içerisinde yapılmasını uygun görmüş, israf ve gösterişe kaçmadan
düğünler yapılmasını tavsiye etmiştir.
Bu itibarla yapılacak nikâh ve düğün merasimlerinde İslami ölçülere
dikkat edilmeli, dine, ahlaka, geleneğe aykırı uygulamalardan kesinlikle sakınılmalıdır.
Örneğin komşular, hastalar, yaşlılar, çocuklar, ertesi gün işe gidecekler
de hesaba katılmalı, gece yarılarına kadar süren ve gürültü kirliliğine neden
olan eğlencelerden uzak durulmalı ve başkaları rahatsız edilmemelidir.
Düğün ve sünnet merasimlerinde ölçülü olunmalı, kimse incitilmemeli ve daima
Yüce Allah’ın rızası gözetilmelidir.
Bu vesileyle şunu da ifade edelim ki ahlaki çürümenin/yozlaşmanın günümüzde
karşılaşılan örneklerinden birisi de bir kadın ile bir erkeğin bir evde nikâhsız
olarak birlikte yaşamalarıdır. Bu durum, açıkça “aile kurumunu” dinamitleyen
ilkel davranışlardır. İslam dininin böyle gayr-i meşru birlikteliği onaylaması asla
ve kat’a söz konusu değildir.
Nikâhsız birliktelik, Kur’ân’ın tabiriyle zinadır. Dolayısıyla aile,
ancak hem dinen hem de hukuken geçerli bir nikâhla kurulur. Çeşitli bahaneler/mazeretler
ileri sürerek nikâhsız yaşamak kesinlikle haramdır. Bunu yapanlar çok büyük
günah işlediklerini bilmeli, topluma kötü örnek olan böyle insanları “model”
olarak sunan medya organları da yanlış yaptıklarını ve büyük bir vebal üstlendiklerini
artık fark etmelidir.
Yüce Rabbim cümlemizi İslâm’ın emirlerine uygun hareket eden, düğün,
nişan, sünnet vs. merasimlerdeki geleneklerini dinin emirlerine göre
şekillendiren ve haramlardan kaçınan samimi kullarından eylesin. (09.01.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder