Çocukları Camiden Kovmak Yanlıştır (181)
Çocukları Camiden Kovmak Yanlıştır (181)
Yaklaşık altı asır önce Ahmed Bican tarafından yazılan Envâru’l-Âşikîn adlı kitap halk
arasında bilinen, din adamları tarafından en çok okunan ve toplumun din algısını
şekillendiren önemli bir eserdir. Bu kitapta camiye gelen küçük çocuklara
bakışı yansıtan menfî örnekler vardır. Bu örneklerden birisi de “çocuklar ile delileri camiye sokmayı küçük
günah sayan” anlayıştır. [Ahmed Bîcan, s. 309; Hz. Peygamber’in
söylemesinin düşünülemeyeceği ve kuşkuyla karşılanması gereken bu hadis İbn
Mâce’nin Sünen’inde yer almaktadır. Bkz. İbn Mâce, 4/Mesâcid, 5 (I,
247)].
Oysa sahih hadiste ifade edildiği üzere [Müslim, 5/Mesâcid, 9 (I, 385-386)]
kızı Zeynep’in çocuğu Umâme’yi secdede iken yere bırakan, ayağa kalkarken de
tekrar kucağına alan ve bu şekilde insanlara namaz kıldıran bir peygamberin
çocuklar ile delilerin camiye sokulmasına karşı çıkması düşünülemez. Ama bu
hadise bakılmaksızın zayıf veya uydurma rivayetleri esas alarak Hz. Peygamber’i
böyle tanıtmak doğru değildir. Zira zayıf veya uydurma rivayetleri incelemeden
alıp aktarmak “sakat din anlayışlarına” yol açmaktadır.
Bugün bile camilerde bazı ihtiyarlar küçük
çocukları çeşitli bahanelerle kollarından tutup arka taraflara itmekte ve
onlara oldukça sert davranmaktadır. Bunun nedeni, insanların böyle zayıf veya
uydurma rivayetlerin tesirinde kalmış olmalarıdır. Eğer öyle olmasaydı
ihtiyarlar çocuklara kaba ve sert davranmaz, Hz. Peygamber gibi sevgi, ilgi, şefkat
ve merhametle davranır, başlarını okşar, hediyeler alır, güler yüzlü ve tatlı
dilli olurlardı. Onları incitmekten ve camiden soğutmaktan kesinlikle
kaçınırlardı.
Bu itibarla, aklî dengesi yerinde olmayanlarla küçük çocukların camiye gelmelerine
müsaade etmemek ve bunu küçük günah olarak görmek Hz. Peygamber’in sahih
sünnetiyle bağdaşmaz. Kanaatimizce bu rivayet “ruhbanlığı İslam zanneden bazı
raviler” tarafından uydurulup Hz. Peygamber’e nispet edilmiştir. Dolayısıyla söz
konusu hadislere karşı dikkatli olmak gerekmektedir.
Öte yandan bu rivayeti sened ve metin
tenkidine tabi tutmadan olduğu gibi alıp halka aktaran “hoca müsveddesi” veya “çakma
ilahiyatçılar” da büyük bir veballe karşı karşıyadır. Zira onlar böyle zayıf ve
uydurma rivayetleri naklederek hem Hz. Peygamber’i hem de İslam’ı yanlış
tanıtmak gibi büyük bir yanlışın altına imza atmışlardır. Dini ilimler okuduğunu iddia eden bu
zavallılar “mevzu hadisleri” savunarak kocaman çamlar devirmişlerdir.
Dolayısıyla bütün uyarılara rağmen hala
inatla ve ısrarla zayıf ve uydurma rivayetleri İslam zannederek anlatan ve yanlış din tasavvurunun oluşumuna veya
devamına katkı sağlayanlar mahşer günü bunun hesabını kolay kolay veremeyeceklerdir.
Bu itibarla hocalığı “uydurma hikâyeler
anlatıp güvenilmeyen rivayetleri nakletmek” zannedenler kesinlikle yanılmaktadır.
Oysa hocalık, Kur’an ve sahih sünnete uygun rivayetleri bulup müslümanlara anlatmakla
olur.
Diğer taraftan zayıf ve uydurma rivayetleri baş tacı eden böyle hoca müsveddeleri
de onları dinleyerek/seyrederek popüler
olmalarına imkân sağlayan “izleyiciler” de vebaldedir. Zira hem aldatan hem de
aldatılanlar işin kolayına kaçmış, gerçeklere sırtlarını dönmüş, böylece aldatılmak
isteyenleri aldatanlar olmuştur. Bu bakımdan her iki kesim de suçludur.
Sonuç olarak, camiye gelen çocukları ya da
aklî dengesi bozuk kimseleri camiden kovmak ya da onları camide rahatsız etmek
Hz. Peygamber’in uygulamalarına terstir ve İslam ahlakıyla bağdaşmayan bir
tutumdur. Bu yanlışı yapanlar derhal hatadan vazgeçmeli, çocukları camiden
soğutmak yerine “camiyi ve cemaati sevdirecek” söylem, eylem ve tavır içinde
olmalıdır. (17.12.2010)
Yorumlar
Yorum Gönder