Teravih Namazı Kaç Rek’attir? (58)
Teravih Namazı Kaç Rek’attir? (58)
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 23.09.2002 tarihli gerekçeli kararında
belirttiği üzere teravih namazı Ramazan ayına mahsus “cemaatle kılınan yirmi
rekatlik” bir gece namazıdır. Yatsı namazından sonra kılınır. Kadın erkek her
müslüman için “sünnet-i müekkededir.”
Kılınmadığı takdirde kazası gerekmez; tek başına kılınabileceği gibi cemaatle
de kılınır.
Nitekim Peygamberimiz teravih namazını birkaç kez cemaatle kılmış, ancak
daha sonra cemaatle kılmayı çok istemesine rağmen “farz olur endişesiyle” evinde
ya da mescidde tek başına kılmış, lakin bu namazın kılınmasını da ümmetine
tavsiye etmiştir.
Toplumumuzda da her kesimin ilgisini çeken teravih namazı, asırlardır büyük
bir huşu ve huzur içinde kılınmaktadır. Camilerde toplu bir şekilde kılınan bu
namaz sayesinde milli birlik ve beraberlik duyguları pekişmekte ve din
kardeşliği güçlenmektedir. Ayrıca bu namaz, farklı kesimlerden insanları
camilerde bir araya toplamakta, barış, huzur, güven ve uzlaşı ortamının devamına
da katkı sağlamaktadır.
Hz. Ömer, Hz.Peygamber zamanında cemaatle kılınmayan teravih namazını mescidde
tek başına kılan müslümanları görünce “hem bir devlet başkanı hem de bir fakih
olarak” dağınıklığı önlemek ve birliği sağlamak amacıyla bu namazın U’bey b. Kâ’b’ın
imamlığında cemaatle kılınması talimatını vermiş ve böyle güzel bir uygulama
başlatmıştır.
Bilahere Hz. Ali de bu namazın cemaatle kılınmasını teşvik etmiş ve “Ömer
mescidlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi Allah da Ömer’in kabrini
öyle nurlandırsın” diyerek bu konudaki memnuniyetini dile getirmiştir.
Diğer taraftan Peygamberimizin ashabına kıldırdığı ilk teravih namazından
bahseden hadis kaynaklarında “teravih namazının rek’atlarıyla ilgili bir sayı”
yoktur. Ancak Hz. Ömer döneminde başlayıp Hz. Ali ve Hz. Osman dönemlerinde aynen
devam eden teravih namazı hep “yirmi rek’at” kılınmış, bu durum, bütün
Müslümanların üzerinde ittifak ettiği bir hususa dönüşmüş ve yüzyıllardır “yirmi
rek’at” olarak kılınmıştır.
İmam Ebu Yusuf, hocası Ebu Hanife’ye; “Hz. Ömer’in teravih namazını ne
gibi bir delile istinad ederek yirmi rek’at ve cemaatle kılınması talimatını
verdiğini” sorunca o, şu cevabı vermiştir: “Teravih namazı, hiç şüphesiz bir
sünnet-i müekkededir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatla yirmi rek’at kılınması
fikrini ne kendi ictihadıyla ne de sırf kendi düşüncesinden çıkartmıştır. O,
Asr-ı Saadette carî olmayan bir dini mesele ihdas edip ortaya koyan bir
bid’atçı değildir. Elbette Hz.Ömer (hem bir fakih hem de devlet başkanı olarak,
Kur’an ve sünnet bütünlüğü ilkesinden hareketle ve makasıdı da esas alarak) bunu
kendisine malum olan dinin bir asıl kaynağına ve Rasullüllah’ın bir tavsiyesine
dayandırmıştır.”
Görüldüğü üzere teravih namazı, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. Osman
dönemlerinden itibaren uygulandığı şekliyle İslâm âleminde hep “yirmi rek’at”
olarak kılınmıştır. Bütün fıkıh kitaplarında da “teravih namazı” “yirmi rek’at
olarak” ele alınıp işlenmiştir. Aynı şekilde günümüzde de tüm İslâm ülkelerinde
teravih namazı yirmi rek’at olarak kılınmaktadır.
Ramazan ayında Müslümanların çoğunluğu büyük bir zevk ve iştiyakla,
kadını-erkeği, genci-yaşlısı, hatta çoluk-çocuğuyla tam bir kaynaşma, sevgi,
saygı, huzur ve barış ortamı içinde camileri doldurmakta ve bu namazı eda
etmektedir. Dolayısıyla bu namazın hem cemaatle kılınmasını hem de rek’at
sayısını tartışma konusu yapmak, toplum nezdinde dini konularda şüphe uyandırmak
olarak görülebileceği gibi “tereddüt uyandırmaya çalışanların eline” malzeme vermek
olarak da değerlendirilebilir ve bu, iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülemez.
Ayrıca bu tür tali konuları (teferruatı) toplum önünde tartışarak kafalarda
şüphe uyandırmak da son derece yanlıştır. Çünkü çok daha önemli konulara
harcanması gereken emek ve zamanın bu tür küçük konularla heba edilmesi ciddi vebaldir.
Bu bakımdan teravih namazı tartışmalarının toplum önünde yapılması sağlıklı bir
yol ve yöntem değildir.
Sonuç olarak, Ramazan ayına mahsus “cemaatle kılınan yirmi rekatlik”
teravih namazı kadın erkek her müslüman için “sünnet-i müekkededir” ve kıyamete
kadar da camilerde kılınacaktır. Ancak tergib/ teşvik amaçlı söylenen bazı hadisleri
yanlış yorumlayarak veya teravih namazıyla ilgili uydurma rivayetleri ölçü
alarak “yılın on bir ayında farz namazları bile kılmayan veya ihmal eden bir
müslümanın” Ramazan ayında kılacağı “teravih namazları sayesinde” çok büyük
sevaplar/ mükafâtlar elde edeceğini düşünmesi veya onlara böyle bir din anlatılması
son derece yanlıştır. Dolayısıyla hem böyle dinî sunum yapanların hem de böyle
yanlış bir kanaate kapılarak kendilerine yazık edenlerin bu durumlarını yeniden
gözden geçirmeleri kendi faydalarına olacaktır. (25.01.2008)
Yorumlar
Yorum Gönder