Şiddet En İyi Televizyonlardan mı Öğrenilir? (9)
Şiddet En İyi Televizyonlardan mı Öğrenilir? (9)
Şiddet içerikli yerli ve
yabancı dizilerdeki sahneler, insanların içindeki öfke ve gerilimi
tırmandırmakta, kavgaların ve hakaretlerin sürüp gittiği bir kısım siyasi tartışma
programları da “ictimâî hayatı” olumsuz anlamda etkilemektedir.
Bu tür yayınlar, insanları
“patlamaya hazır birer bomba” haline getirmekte ve toplumun huzurunu
baltalamaktadır.
Ekranlardan topluma
yansıtılan bu öfke ve şiddet, günlük hayatta insan ilişkilerini de olumsuz
anlamda etkilemektedir.
Çocuklar dâhil olmak üzere
yetişkinler, problemlerini “bağırarak, kavga ederek, vurup kırarak”
çözeceklerini zannetmektedir.
Çünkü televizyonlar
onlara şiddeti öğretmekte, bilinçaltlarına böyle mesajlar
vermektedir.
Şartlandırılmış böyle
insanlar da benzer durumlarla karşılaştıklarında aynı tepkileri ortaya
koymaktadır.
Entrika, ihanet,
yalan, dedikodu, iftira, gıybet, birinin yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazma
gibi “pek çok kötü haslet” veya “sigara, alkol ve uyuşturucu gibi bağımlılıklar/
zararlı alışkanlıklar” hep bu tür yayınlarla insanların beynine enjekte edilmektedir.
Ekranlarda sürekli “kan,
gözyaşı, şiddet ve vahşet sahnelerini” gören insanlar, bir müddet sonra
etraflarında cereyan eden hadiselere karşı duyarsızlaşmaktadır.
Gördüklerini “sanki
bir film karesiymiş” gibi algılamakta, savaşta “katledilmiş bir bebek
görüntüsünü” rahatlıkla acımdan izleyebilmektedir.
Çünkü filmlerde bu
ve benzeri görüntüleri defalarca seyreden insan, artık bunlara alışmış/
kanıksamış, “gerçek acıları” hissedemez ve “gereken tepkiyi” ortaya koyamaz hale
gelmiştir/ getirilmiştir.
Filmle gerçeği
ayırt etse bile “içindeki acıma duygusu” tamamen yok olmuştur.
Filmler, adeta
insanı “sırf kendisini düşünen ve çıkarları için hareket eden bir birey” olmaya
şartlandırmış ve bu kötü rolü ona benimsetmiştir.
Son yıllarda
okullarda şiddet olaylarının hızlı bir artış göstermesinde bu tür
dizi ve programların çok önemli bir etkisinin olduğu açıktır.
Zira öğrenciler
arasında sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış adeta yok olmakta, en küçük sorunlar
bile “fiziksel şiddet/ sözel şiddet” kullanılarak halledilme yoluna
gidilmektedir.
Birbirlerini
tehdit eden, gruplara ayrılarak çeteler kuran, problemlerini insanları
dışlayarak, küçümseyerek ya da alay ederek çözeceğini zanneden “bir gençlik”
yetişmektedir.
Diğer taraftan dînî
ve ahlakî değerlerden uzak bazı ünlü kişiler, “kötü ve zararlı alışkanlıkları”
görsel medya aracılılığıyla geniş kitlelere rahatlıkla ulaştırılabilmektedir.
Çoğu kanallardaki
dizilerde “model karakter” olarak sunulan kişiler, “şiddeti” tek problem çözme
yöntemi olarak algılamakta, uygulamakta ve savunmaktadır.
Saldırganlıklar
ödüllendirilmekte, bu da “gücün gereği” olarak takdim edilmektedir. Etraflıca
düşünüldüğünde, burada bir sorun olduğu muhakkak görülecektir.
Zira bu kişiler topluma “her
zaman haklı, sempatik, doğaüstü güçlere sahip, iyi kalpli kimselermiş” gibi takdim
edilmektedir.
Öyleyse burada şöyle bir
soru akla gelmektedir:
Gençlerin bu
karakterleri örnek almalarından daha tabî ne olabilir?
Zira kahraman gibi
gösterilen “böyle bir tip” ister istemez örnek alınacaktır.
Ve gençler “yetişkin
olduklarında” “bir mafya babası” olmayı isteyebileceklerdir.
Ki böyle bir durum,
“hukuk devleti olma anlayışını” baltalayan bir girişimdir.
Kısaca belirtmemiz
gerekirse, her türlü ahlâkî değerlerin yok sayılarak “şiddetin,
müstehcenliğin ve evlilik dışı ilişkilerin” özendirildiği yayınları tasvip
etmemiz/ onaylamamız asla mümkün değildir.
Hedefe ulaşmak
için her türlü yolun mübah sayıldığı, “tüketimin, boşanmanın, cinselliğin,
şiddetin ve ihanetin” özendirildiği, geleneksel değerlerin alay konusu edildiği,
“cinsel taciz, işkence ve cinayetlerin” nasıl yapılacağının öğretildiği
programları/ dizileri hangi aklı başında bir insan savunabilir ki?
Çizgi filmlerde
bile binlerce şiddet öğesine vurguların yapıldığı, saldırgan davranış
biçimlerinin örnek gösterildiği, cinayetlerin sıradan işlermiş gibi
algılatıldığı bu programları onaylamak mümkün müdür?
Akıl, mantık ve
vicdan ile değil de “ihtiras ve tutkularının esiri olarak” alınan kararları
normal gösteren dizileri “haklı bulmak, onaylamak ve savunmak” olacak şey
midir?
Maalesef bugün ülkemizde
yayın yapan pek çok tv kanalı, bilerek veya bilmeyerek topluma şiddeti
öğretmekte, “kalıcı olması ve yaygınlaşması için” de elinden
geleni yapmaktadır. İnsanların duygularını istismar etmekte ve
daha çok reyting ve maddi gelir uğruna kitleleri aldatmaktadır.
Sonuç olarak, herkes
belirli bir bilinç düzeyine ulaşır, bu tür zararlı yayınlardan kendisini
korumayı başarabilir, yani; “medya okuryazarı” olabilirse “olumlu bir gidiş”
başlayabilir. Aksi halde duymak ve görmek
istemediğimiz üzücü olayların sayısı her geçen gün katlanarak artar. Çare,
öncelikle herkesin kendisini olumlu anlamda düzelterek[1]
işe başlaması ve etrafına rol model olmasında yatmaktadır. (02.03.2007)
[1] Kehf, 18/88. “Ama inanıp dürüst ve
erdemli davranışlarda bulunan kimseye gelince, böyle biri (yaptıklarının)
karşılığı olarak (ahiret hayatının) nihâî güzelliğine, iyiliğine ulaşacaktır;
ve biz de onu (yalnızca) yerine getirilmesi kolay olanla yükümlü tutacağız.”;
Fussilet, 41/46. “Kim doğru ve yararlı bir iş yaparsa, kendi iyiliği için
yapmış olur; ve kim de kötülük işlerse kendi aleyhine işlemiş olur: Allah
hiçbir zaman kullarına haksızlık yapmaz.”; Câsiye, 45/15. “Her kim doğru ve
uygun bir şey yaparsa kendi iyiliği için yapmış olur; kim de kötülük işlerse
kendi aleyhine işlemiş olur; ve sonunda hepiniz Rabbinize döndürüleceksiniz”
Yorumlar
Yorum Gönder