Muharrem Ayı ve Âşûre (96)

 

Muharrem Ayı ve Âşûre (96)

Hicrî takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının İslâm tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu ayın onuncu gününe “aşûre günü” denilmektedir. Sevgili Peygamberimiz, bu aya önem vermiş ve “Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah’ın değer verdiği ay olan Muharrem ayında tutulan âşûre orucudur”[1] buyurarak bu ayda hem kendisi oruç tutmuş hem de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir.[2]

Ramazan orucu farz kılındıktan sonra da Peygamberimizin tavsiyesi üzerine bu oruç sünnet olarak tutulagelmiştir.[3] “Âşûre orucu" olarak adlandırılan bu oruç, Muharrem ayının onuncu günü tutulmakla birlikte sünnet olan, bugünü bir öncesi veya sonrası ile oruçlu geçirmektir.[4]

Tarihte yaşanmış birtakım hadiselerin, Muharrem ayında gerçekleşmiş olduğuna dair bazı rivayetler, bu aya ayrı bir önem verilmesine neden olmuştur. Muharrem ayı bütün Müslümanların hafızalarında, hepimizin yüreğini yakan acı bir olayla da anılmaktadır. Peygamberimizin sevgili torunu, Hz. Ali’nin ve Hz. Fâtıma’nın sevgili oğulları Hz. Hüseyin ve yanındakilerin Kerbelâ’da hunharca şehit edilmesi olayı da bu ayda vuku bulmuştur. Bu olay, Hz. Peygamber’i ve ailesini seven bütün Müslümanların gönüllerinde silinmez yaralar bırakmıştır. 

Tarihte yaşanmış ve geri dönüşü mümkün olmayan böyle acı olayları tasvip etmek elbette mümkün değildir. Ancak sürekli olarak bu acıları hatırlayıp gözyaşı dökmek, bedenlere zincirlerle vurarak acı çektirmek de doğru değildir. Bunun yerine, bu olaylardan gereken dersi almak ve din kardeşliğini pekiştirmeye çalışmak daha doğrudur. Bu elim hadise, bütün Müslümanları derinden sarsan ve kederlendiren acı bir tecrübedir. Bu ve benzeri olaylar karşısında sağduyulu hareket ederek Allah ve Peygamber sevgisi etrafında kenetlenmek elzemdir. Müslümanları birbirine düşürmek ve kırdırmak isteyen hainlere fırsat vermemek için Hz. Peygamber’i, onun aile fertlerini ve ashabını sevmek hepimizin müşterek arzu ve heyecanı olmalı, mezhepçiliği körükleyen ve Müslümanlar arasında kardeş kavgası isteyenlerin elleri hep boş kalmalıdır.

İyi bilelim ki, huzurlu bir toplum olmak ve bütün dünyaya örnek davranışlar sergileyebilmek için yüce dinimizin bize öğrettiği karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı din kardeşliğimizi pekiştirmek ve birlik ve beraberliğimizi korumak mecburiyetindeyiz.

Yüce Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”[5]

Rabbim cümlemizi yaşanan acı olaylardan gereken dersleri çıkaran ve “bir delikten iki defa ısırılmayan” dürüst ve erdemli kullarından eylesin. (07.11.2008)



[1] Müslim, “Sıyâm”, 38.

[2] Buhârî, “Savm”, 69; Müslim, “Sıyâm”,  19.

[3] Buhârî, “Savm”, 69.

[4] Tirmizî, “Savm”, 50.

[5] Âl-i İmrân, 3/103.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)