Kadınları Yanlış Tanıtan Bir Anlayış (25)
Kadınları Yanlış Tanıtan Bir Anlayış (25)
Ahmed Bican, yazmış olduğu Envâru’l-Âşikîn adlı
eserinde, kadının din ve akıl yönünden eksik olduğunu ve bazı kadınların
köpek ve eşeğe benzemesinin arkasındaki nedenleri açıklarken naklettiği rivayetin
doğru olup olmadığına hiç bakmamıştır.
Nitekim onun naklettiği rivâyette anlatıldığına
göre; “Nûh Peygamber, tek bekâr kızını üç ayrı kişiye vermek için ayrı
ayrı söz vermiş, sonra da hangisine vereceği konusunda şaşırıp kalmıştır. Daha
sonra Allah’a duâ ederek yardım istemiş, bunun üzerine Cebrâil
gelerek “kızını, eşeğini ve köpeğini” bir odaya koymasını emretmiştir. Bunu
yapan Nûh (a.s.) bir müddet sonra, kapıyı açtığında odada birbirine benzeyen üç
tane kız bulmuştur. Kendi kızının hangisi olduğunu bilememiş ve bu üç kızı söz
verdiği kişilerle evlendirmiştir. İşte bu nedenledir ki, o zamandan beri bazı
kadınlar hayvanlara benzemekte olup, bu benzemenin nedeni yaşanan bu olaydır” denilmektedir.[1]
Böyle bir rivâyetin uydurma olduğu her
halinden bellidir.
Nitekim mezkur rivâyet, efsaneleri ve
mitolojileri anlatmakta mahir olan kıssacıların uydurup naklettiği masallara oldukça
fazla benzemektedir.
Aklen ve mantıken böyle bir olayın
yaşanması zaten mümkün değildir. Zîra anlatılanlar Yüce Allah’ın tabiata
koyduğu “adetullaha/ değişmez kurallara” aykırıdır.
Ayrıca, yalan vaadde bulunan ve sözünde
durmayan bir peygamber anlayışı yansıtılmaktadır ki, bunun da kabul
edilebilmesi mümün değildir.
Bütün peygamberlerin ortak sıfatlarından
olan “sıdk, fetânet ve ismet sıfatlarına” gölge düşüren bu uydurma rivâyet,
Kur’ân’ın bize tanıttığı, “sıdkı bütün”, “sözüne sadık”, “çok
doğru” peygamber imajıyla çelişmektedir.
Bir peygamberin böyle bir şey söylemesi imkânsızdır.
Dolayısıyla bu rivâyet mevzudur.
Bir başka rivâyette ise, Yûnus’un (a.s.)
kendi isteği üzerine, âhirette azap çekmektense bu dünyada azâbı tercih ettiği,
bunun üzerine Yüce Allah’ın “falanca kadınla evlenmesini” emir buyurduğu,
elinden başka bir şey gelmediği için gidip “o kadınla evlendiği” belirtildikten
sonra, Hz. Ali’ye atfedilen şu söz nakledilmektedir: “Dünya azâbı
yaramaz avrattır. Âhiret azâbı yaramaz avrattır ve cehennemdir.”
Burada da genellemeci bir bakış ve yanlış
bir kadın tasavvuru söz konusudur.
Bu rivâyetin aktarılmasıyla verilmek
istenen esas mesaj şudur: “Sâliha olmayan bir kadınla yapılan evlilik
azaptır. Bu dünyada bu azâba katlanan kimse âhirette azaptan kurtulacaktır,
öyleyse sabır edin!”
Kötü bir kadınla evliliğin dünya ve âhiret
saadetine büyük bir engel teşkil edeceği doğrudur. Ancak bu konuya değil de, “âhirette
azaptan kurtulmaya vesile olacak” böyle bir kadına katlanmaya çağırılması, “kadınlarla
ilgili önyargı sonucu oluşmuş kanaate” göre hareket edildiği
izlenimini uyandırmaktadır.
Zîra bu misâl kadınla verilebileceği gibi
erkekle de verilebilir.
Kötü bir erkeğin de “sâliha bir kadın” için
iki cihan saadetine engel teşkil edebilmesi mümkündür. Dolayısıyla, esas olan
kadın ya da erkek olmak değil, “kâmil bir mü’min olmaya çalışmak ve hiçbir
kimseye en ufak bir haksızlık yapmamaktır.”
Sonuç olarak, kadınları yanlış tanıtan her
iki rivayet de uydurmadır ve Hz. Peygamber’e isnad edilerek nakledilmesi
kesinlikle doğru değildir. Böyle yapmaya devam edenlerin şimdiden
cehennemdeki yerlerine hazırlanmaları uygun olacaktır. (22.06.2007)
Yorumlar
Yorum Gönder