Celaleddin Rumî ve Hoşgörü (93)
Celaleddin Rumî ve Hoşgörü (93)
Tarihimizde ismi rahmetle anılan, kendilerinden daima hayırla söz edilen
örnek şahsiyetler olmuştur. Bu müstesna kişiler Allah’ın rızasına nail olan, Kur’an-ı
Kerim’in ifadesiyle “kendilerine nimet verilen kimseler”dir.[1] Onlar,
Allah ve Resulünün emirlerine harfiyyen uymuşlar, İslam ahlakını yaşayarak
çevrelerine örnek olmuşlardır. Yüce Allah böyle kimseleri Kur’an’da şöyle
tanıtmaktadır: “Unutmayın ki, Allah'a yakın olanların korkmaları için
bir sebep yoktur; onlar acı ve üzüntü çekmeyeceklerdir. Onlar, imana erişip
Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan kimselerdir.”[2]
İşte İslam’ı özümsemiş bu Hak dostlarından biri de Celaleddin Rumi’dir. “Hamdım,
piştim, yandım” sözleriyle hayatını özetleyen bu insan, her yıl 17
Aralıkta düzenlenen törenlerle Konya’da anılmaktadır.
Celaleddin Rumî, Kur’an-ı Kerim’e ve sahih sünnete olan bağlılığını; “Ben
şu canı, bu tende taşıdığım sürece, Kur’an’ın kölesiyim, Muhammed Mustafa’nın
ayağının tozuyum” diyerek dile getirmiştir. O, bu sözleriyle; “Rabbimiz!
Bize yücelerden indirdiğine inanıyor ve bu Elçi'ye tâbi oluyoruz; o halde bizi
[hakikate] şahitlik yapanlarla bir tut!”[3] mealindeki
ayeti kerimeye işaret etmiş olmalıdır. Nitekim Celaleddin Rumî, Kur’an’dan
aldığı bu ilhamla iman hakikatlerinin tercümanı olmuştur. Sevgili
Peygamberimizin: “Mü’minlerin iman yönünden en kâmil olanı, ahlakı en
güzel olanıdır”[4] sözlerine
gönülden inanan Mevlana: “İman, baştanbaşa edeptir, İslam yolu, edep ve
hürmet yoludur. İmanın kemale ermesi, gönüllerin takva ile buluşması, güzel
ahlak ve üstün edeple mümkündür” buyurmuşlardır.
Görüldüğü üzere Celaleddin Rumî, Yüce Allah’a ve Rasulüne itaat eden bir
Hak aşığıdır. Mevlana’yı ve fikirlerini bilmek isteyenlerin Kur’an-ı Kerim’e ve
sahih sünnete bakmaları icap eder. Ömrü boyunca Kur’an ve sünnetten beslenen
Mevlana, bütün insanlığa şöyle seslenmiş ve evrensel mesaj yüklü ifadeleriyle
kendisindeki engin hoşgörüyü ortaya koymuştur. “Tövbe et, tövbe et, ne
olursa olsun yine tövbe et! İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine
tövbe et! Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş
olsan da yine tövbe et!”
İslam’ı bütün benliğiyle özümseyip yaşamış olan Celaleddin Rumî,
insanları gerçek anlamda Allah’a kul olmaya davet etmiş ve peygamberlerin ve
salih kimselerin yolundan yürümelerini istemiştir. Allah’a kulluk yolunda olan
kimsenin bazı çetin imtihanlara tabi tutulsa bile, sonuçta hiçbir kaybının
olmayacağını belirtmiştir. Böylesine bir kulluk şuuru ile yaşayarak Rabbine
kavuşan Mevlana, sadece Allah’a olan kulluğu ile coşmuş ve: “Kul oldum,
kul oldum, kul oldum! Ben sana hizmette iki büklüm oldum, her köle azad
edilince sevinir. İlahi, ben ise sadece Sana kul oldum diye seviniyorum” demiştir.
O, Allah Resulü’nün izinde yürümüş, davranışlarında güzel ahlakı temel ölçü ve
esas almış, daima birleştirici ve bütünleştirici olmuştur. Hayatının her anında
hoşgörünün, sevginin, şefkatin ve barışın timsali olmuştur. O, Sevgili
Peygamberimizin; “Birbirinizi sevmedikçe gerçek mü’min olamazsınız”[5] sözlerini
hayata geçirmiş, iman ile sevgi arasındaki bağa işaret etmiştir.
Gönüllere sevgi aşılamış, insanların kalplerine ülfet ve muhabbet
yerleştirmek yegâne hedefi olmuştur. Onun hoşgörü konusunda bizlere rehber olan
şu sözleri ne kadar da önemlidir: “Bizim Peygamberimizin yolu aşk yoludur.
Aşksız olma ki, ölü kalmayasın. Sevgi; acıyı tatlı, bakırı altın eder. Her an
iyilik tohumu ek, çünkü ekmedikçe biçemezsin. Sevgide güneş gibi ol,
dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda
toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün,
ya da göründüğün gibi ol.”
Bu vesile ile Celaleddin Rumî’yi ve bütün İslam büyüklerini rahmetle
anıyoruz. Rabbim cümlemizi peygamberlerin, nebilerin, sıddıkların, şehitlerin
ve salih kulların yolundan giden dürüst ve erdemli mü’minlerden eylesin. (17.10.2008)
Yorumlar
Yorum Gönder