Büyüklere ve Yaşlılara Saygı (98)

 

Büyüklere ve Yaşlılara Saygı (98)

Allah'ın bizlere bahşettiği ömür, doğumla ölüm arasında gerçekleşen bir yolculuktan ibarettir. Bilindiği üzere bu yolculuk, çocukluk, gençlik, yetişkinlik gibi dönemlerden  geçer ve nihayet yaşlılık ve ihtiyarlık dönemine ulaşır.

Allah’ın kendilerine ömür verdiği kimseler bütün bu dönemleri yaşarlar. İnsanoğlu ilerleyen yıllarda her ne kadar tecrübelerini artırsa da, fiziki olarak zayıflamaktadır. Allah Teâlâ: "Kime uzun ömür verirsek,  onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz, gücünü azaltırız. Hâlâ düşünmeyecekler mi?"[1] buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir. Araştırmalar göstermiştir ki, bu dönemde yaşlılar ruhen daha hassas olmakta, ilgi ve desteğe daha çok ihtiyaç duymaktadırlar.

Sevgi, saygı ve merhamet, Yüce Rabbimizin bize bahşettiği ulvi duygulardandır. İnsan, ancak bu ulvi duygular sayesinde gerçek anlamda mutlu olabilir. Bu duyguların olmadığı yerde hüzün ve keder vardır. İşte bu sebeple dinimiz, sevgi ve saygıya önem vermiş, büyüklere ve yaşlılara karşı saygılı olmayı tavsiye etmiştir. Bu sebeple anne ve babalarımız başta olmak üzere, yaşı bizden ileride olan bütün büyüklerimize karşı saygılı olmamız dinimizin bir emridir. Her zaman olduğu gibi yaşlılarımıza ve büyüklerimize nasıl davranacağımız konusunda da sevgili peygamberimiz en güzel örneğimizdir. O bize, insanlara karşı daima merhametli olmayı öğretmiş: "Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Yaratılanlara merhamet ediniz ki, Allah da size merhamet etsin"[2] buyurmuşlardır.

Düşene yardım edip elinden tutmak, çaresizlere destek olmak, kimsesiz ve bakıma muhtaç olanları görüp gözetmek, onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak dini ve insani bir görevdir. Toplumun her kesiminde maddi ya da manevi olarak başkalarının sevgi, ilgi ve desteğine muhtaç pek çok insan bulunmaktadır. Bu insanların ihmal edilmesi doğru değildir. Kimsesiz yaşlılara sahip çıkıp onlara yardım etmek ahlakî bir görevdir. Unutmayalım ki bugünün yaşlıları dünün gençleri, bugünün gençleri de yarının ihtiyarları olacaklardır.

Söz konusu yaşlı kimseler, kişinin anne ya da babası ise onlara karşı sergilemesi gereken saygı, sevgi ve merhamet bir kat daha artar ve önemli bir vecibe halini alır. Nitekim sevgili Peygamberimiz: "Ana-babası ya da onlardan biri yanında yaşlanıp da cennete giremeyen kimseye yazıklar olsun"[3] buyurarak bu konunun önemine işaret etmişlerdir.

Yine Peygamberimiz: “Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir”[4] derken yaşlılara saygılı davranmanın ne kadar önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Kabul etmek gerekir ki, bir insan herkesi sevmek zorunda değildir; ancak herkese karşı saygılı davranmak mecburiyeti vardır.

Özetle ifade edecek olursak, büyüklere ve yaşlılara hak ettikleri değer verilmeli, onlar kimsesizliğe ve yalnızlığa terk edilmemeli, her fırsatta ziyaret edilmeli ve gönülleri alınmalıdır. Onlara gereken saygı ve sevgi gösterilmeli ve asla kalpleri kırılmamalıdır.

Rabbim cümlemizi yaşlılarına saygılı davranan ve onların hayır dualarını alan dürüst ve erdemli kullarından eylesin. (21.11.2008)



[1] Yasin, 36/68.

[2] Tirmizi, Birr, 66.

[3] Tirmizi, Birr, 46.

[4] Tirmizi, Birr, 15; Ebû Dâvud, Edeb, 66.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)