Yetki Varsa Hesap da Vardır!


Yetki Varsa Hesap da Vardır!
İnsanlar birilerine yetki verdiği zaman doğal olarak hesap da sorarlar. Yetki verdikleri kişilerden belirlenen zaman içinde söz konusu yetkiyle ne yaptıklarını öğrenmek, yetkilerini kötüye kullananları cezalandırmak ve onlara bir daha da yetki vermek istemezler. Dolayısıyla yetki varsa sonunda mutlaka hesap da vardır.
Örneğin insanlar, seçim yoluyla bir lideri yetkilendirir ve onun ülkeyi yönetmesini isterler. O lider, ülkeyi iyi yönetirse beş yılın sonunda onu yeniden seçerler. Ancak lider iyi yönetememişse elinden yetkiyi alır, başkasına devreder ve bir daha da o lideri seçmezler.
Aynı şekilde köylüler, köyü kendileri adına yönetmesi için muhtar seçer ve ona yetki verirler. O muhtar köyü iyi yönetirse beş yılın sonunda yeniden seçerler. Ancak muhtar köyü iyi yönetememişse ondan yetkiyi alır, başkasına verir ve bir daha da o muhtarı asla seçmezler.
Şehirde yaşayanlar da kenti yönetmesi için bir belediye başkanı seçerler. O belediye başkanı şehri iyi yönetirse, beş yılın sonunda onu yeniden seçerler. Ancak başkan iyi yönetememişse, yetkiyi elinden alır, başkasına verir ve bir daha da o başkanı seçmezler.
Şirket sahipleri de genel müdür/ceo olarak atadıkları ve yönetme yetkisi verdikleri idareciyi başarısız bulduklarında görevden alır, hesap sorar ve onun yerine işini çok daha iyi yapan bir başkasını atarlar.
Görüldüğü üzere ortak akıl, tüm dünyada aynı şekilde çalışmakta, yetki verilenlere hesap sorulmakta ve başarısız olanlar da cezalandırılmaktadır. Demokrasinin gerçek anlamda işlediği ülkelerde yönetim değişikliği bu şekilde olmakta, halk yönetme yetkisini verdiği lideri/başkanı/muhtarı başarısız bulduğunda hesap sormakta ve yetkilerini elinden almaktadır.
Ancak askeri ve sivil darbelerin olduğu ülkelerde veyahut Arap diktatörlerin egemen olduğu topraklarda yetkiyi ele geçiren “darbecilere/aşiretlere/hanedanlara/kabilelere/Batılı ülkelerin taşeronu kukla devletçiklere” halkın hesap sorması veya seçimle yönetim değişikliği talep etmeleri mümkün değildir. Zira darbeci veya diktatörler asla seçim istemezler ve halka hesap vermekten kaçarlar. Batılı ülkeler de hep darbeci ve diktatörlerle iş tutmaktan hoşlanırlar. Zira tasmaları elinde olan bir diktatöre/krala emir vermek ve istediklerini onlara yaptırmak her zaman kolaydır ve onlar da bu “kolaylığı” asla bırakmak istemezler.
Görüldüğü üzere insanlar, ellerine fırsat geçtiğinde yetki verdikleri kimselere nasıl hesap soruyorlarsa Yüce Allah da kâinatı emrine verdiği ve yeryüzünün halifesi kıldığı insanoğluna günün birinde mutlaka hesap soracaktır. Zira Allah Teâlâ, insanoğluna sayısız nimetler/imkânlar/yetkiler bahşetmiş ve dünyada onu başıboş bırakmamıştır. Dolayısıyla bütün bu verdiklerinin hesabını (yaptıkları ve yapmadıklarının) soracak, kutsal kitapların ve peygamberlerin dediklerini yapanları cennetle ödüllendirecektir.
Ancak yetkilerini kötüye kullanan, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların peşinden giden, aklını kullanmayarak dünyanın geçici güzelliklerine dalan/aldanan kimselere de bunun hesabını mutlaka soracak ve yaptıklarına karşılık olarak onları cehenneme atacaktır.
Dünyada uzun yıllar bulunup da “bu değirmenin suyu nerden geliyor”, “ben nerden geldim ve nereye gidiyorum”, “ben niçin yaratıldım”, “beni Yaratan kim? vs.” diye düşünmeyen, geceleri uykusuz kalmayan ve en büyük nimet olan aklını kullanmayan birinin hesabı elbette çok daha ağır olacaktır.
Sonuç olarak, “yetki” varsa “hesap” da vardır; “hak” varsa “sorumluluk” da vardır. Kendi sınırlı aklıyla yetkilendirdiği kişilerden hesap soran bir insanın kendisine bu kadar nimetler (ruh, beden, akıl, irade, özgürlük, kitap, elçi, ömür, sağlık vs.) veren Yüce Allah’ın günün birinde ondan hesap sormayacağını zannetmesi aptallıktan/sefihlikten başka bir şey değildir. Dolayısıyla kendisine bahşedilen ömür sermayesini iyi değerlendirerek kulluğun gereklerini (Zümer, 39/11) yerine getiren bir insanın mükâfatı ebedi cennet iken, hayatını şeytana kullukla geçiren birinin (Yâsin, 36/60; Zümer, 39/17; Mü’min, 40/60; Fusssilet, 41/14; Zariyat, 51/56) cezası da elbette cehennem olacaktır. Zira bu sonu kendisi hazırlamış, yetkilerini kötüye kullanmış ve cehennemi de hak etmiştir. (12.04.2018)
Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN                              
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)