Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?

Bazı kimseler Mâide Suresi 48. âyeti yanlış anlamakta, tek bir âyete bakarak karar vermekte, konuyla ilgili diğer âyetleri hiç hesaba katmamakta, “sanki Kitab-ı Mukaddes tahrif edilmemiş ve tamamı doğruymuş” gibi bir algı/izlenim oluşturmakta, ciddi anlamda yanılmakta, böylece hem Kur’ân’ı hem de İslâm’ı yanlış tanıtmaktadır.
Bu bakımdan öncelikle söz konusu âyete doğru mananın verilmesi gerekmektedir. Kanaatimizce Mâide Suresi 5/48. ayette Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Muhammed!) Şüphesiz Biz sana kendisinden önceki kitapların (doğrularını/ Yüce Allah tarafından gönderildiğini) tasdik edici ve (o kitaplardan) geriye kalanların da doğruluğunu denetleyici (kontrol edici/güvenilirliğini test edici) bu kitabı (Kur’an’ı) gerçekleri ortaya koymak için indirdik. Öyleyse, onların aralarında sadece Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakikati terk ederek onların arzularına (mesnetsiz/ çarpıtılmış/ saptırılmış görüşlerine) uyma. (Ey insanlar!) Biz her biriniz için birer şir’a/ şeri’at (yol/yasa) ve bir minhac (hayat biçimi/hayat tarzı) belirledik. Eğer Allah dileseydi, kesinlikle sizi tek bir ümmet yapardı; fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse birbirinizle iyiliklerde yarışın. Çünkü hepinizin dönüşü Allah’a olacaktır ve O, (âhirette) hakkında anlaşamadığınız şeyler(in doğrusunu) size mutlaka açıklayacaktır.”
Görüldüğü üzere Tevrat ve İncil iki muharref kitaptır. Bu kutsal kitapların tahrif edilmeden önceki hâllerine uyanlar ve onlarla amel edenler elbette cennete gideceklerdir. Ancak tahrif edildiği kesin olan kitapların günümüzdeki izleyicilerinin bunları referans alarak cenneti kazanabilmeleri kesinlikle imkânsızdır. Zira bu iki kitaba şirk bulaştırılmış, içlerinde sadece birkaç tevhid kırıntısı kalmıştır. Dolayısıyla dünyadaki tüm muharref (bozulmuş, içeriği değiştirilmiş, anlam kaybına uğramış, şirke batmış) kitapların insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırabilmesi mümkün değildir.
Nitekim yukarıdaki ayette Yüce Allah; “Sana kendisinden önceki kitapların (doğrularını/Yüce Allah tarafından gönderildiğini) tasdik edici ve (o kitaplardan) geriye kalanların da doğruluğunu denetleyici (kontrol edici/güvenilirliğini test edici) bu kitabı gerçekleri ortaya koymak için indirdik” buyurmaktadır. Yani bu âyet, Tevrat ve İncil’in de Allah tarafından gönderildiğini tasdik etmekte, ancak bu kitaplardaki bilgilerin doğru olup olmadığını kontrol etmek için de mutlaka Kur’ân-ı Kerim’in referans alınması gerektiğine işaret etmektedir. Şu halde Kur’ân’dan geçer not alamayan Tevrat ve İncil’deki pasajların hiçbir değeri/kıymeti yoktur.
Öte yandan bu âyet, çok önemli bir hakikate daha vurgu yapmaktadır. O da, tüm insanlık için geçerli olan “değişmez temel manevi hakikatlerin (ed-din/İslâm) (Âl-i İmrân, 3/19)” Hz. Âdem’den beri hiç değişmediği ve kıyamete kadar da değişmeyeceğidir.
Elbette her insan topluluğunun yaşadığı zaman dilimine, coğrafyaya, iklime, kültürel şartlara ve teknolojik gelişmelere bağlı/paralel olarak “değişebilen yasaları ve farklı hayat biçimleri (şir’a ve minhac)” vardır ve bu da İslâm’ın evrensel olmasının tabii bir sonucudur.
Bir örnek vermek gerekirse, insanların yaratıldığı ilk dönemlerde “kardeş evliliğinin yasak olması”, değişmez temel manevî hakikatlerdendir ve kardeş evliliğinin “değişebilen yasalardan (şir’a/minhac)” olduğu iddiası kesinlikle doğru değildir. Zira sütkardeşlerin bile evlenmesini haram sayan bir dinin “bir batında doğan ikiz kardeşlerin çaprazlama evlenmelerini” normal karşılaması Sünnetullah’a yani, Yüce Allah’ın kendisi için koyduğu kurallara/ilkelere/davranış tarzına aykırıdır. Dolayısıyla “Allah’ın o zamanki yasası böyleydi, daha sonra onları değiştirdi” diyerek Hz. Âdem zamanında “kardeş evliliğinin olduğunu” iddia etmek/savunmak ve “değişmez temel manevi hakikatler” ile “değişebilen yasaları (şir’a ve minhac)” birbirine karıştırmak son derece yanlıştır. Kanaatimizce aradaki bu fark doğru anlaşıldığında İslâm yanlış tanıtılmaktan kurtulacaktır.
Sonuç olarak, Mâide Suresi 48. âyet, Tevrat ve İncil başta olmak üzere şu an dünyada mevcut tüm kutsal kitapların Yüce Allah tarafından gönderildiğini, ancak onların din adamları tarafından değiştirildiğini/tahrif edildiğini, elde mevcut bu kitaplardaki bilgilerin doğruluğunu denetleyebilmek için de Kur’ân’ın inzal edildiğini haber vermektedir. Ayrıca bu âyet, “değişmez temel manevi hakikatler” ile “değişebilen kanunlara” işaret etmekte ve İslâm’ın kıyamete kadar geçerli tek evrensel din olduğuna dikkat çekmektedir. (29.03.2019)

Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)