İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?

Her fırsatta İslâm’ı ve müslümanları itibarsızlaştırmak için çalışan bazı çevreler bu amaçlarına ulaşmak için çok sinsi ve bilinçli bir şekilde İslâmîlik endeksleri hazırlamakta, bazı saf müslümanları bunlara inandırmakta ve onları kötü emellerine alet etmektedir.
Oysa biz biliyoruz ki masum görünen bu tür istatistikler asla masum değildir ve çok sinsi amaçlara hizmet etmektedir. Maalesef müslümanlar kendilerine gösterilen bu tür maksatlı haberlere sorgusuz sualsiz inanmakta, bu tür algı operasyonlarına kurban gitmekte ve işin sonuçlarını hiç hesaba katmamaktadır.
Bu bakımdan Batılıların ürettiği İslâmîlik endeksleri yerine kendi endekslerini/ istatistiklerini üretmeyen, oluşturulmak istenen algılara hemen inanan, dolaylı ya da doğrudan kabullenen ve onaylayan kimseler doğru bir şey yapmadıklarını bilmelidirler.
Örneğin Prof. Dr. Kudret Bülbül’ün de ifade ettiği üzere Türkiye’deki ekonomistler “nüfusuna oranla dünyanın en fazla mülteci kabul eden ilk beş ülkesinin sıralamasını yapmalı ve sadece Türkiye’nin bir ili olan Kilis'in kabul ettiği mülteci sayısının neredeyse Avrupa Birliği ülkelerinin tamamından fazla olduğunu” ortaya koymalıdır.
Aynı şekilde insan hakları ihlalleri konusunda çalışan bir STK, “sınırında en fazla mülteci bekleten ülkeler sıralaması yapmalı, Türkiye’nin birkaç saatte 6000 mülteciyi kabul ettiği halde ABD’nin aylardır binlerce mülteciyi sınırında üstelik insanlık dışı şartlar altında beklettiğini” ortaya koymalıdır.
Yine insan hakları ihlalleri konusunda çalışan bir STK, “ülkesine kaçak yollardan girmiş silahsız ve savunmasız insanlara en fazla işkence yapan, dayak atan ve sonrasında da onları açlığa ve ölüme terk eden ülkeler sıralaması yapmalı ve Avrupa ülkelerinin gerçek yüzlerini” ortaya koymalıdır.
Yine insan hakları ihlalleri konusunda uzmanlaşmış bir STK, “en fazla ötekileştirme, antisemitizm ve İslâm karşıtlığı yapan ülkeler sıralaması yapmalı ve Batılıların söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutmadığını” göstermelidir.
Aynı şekilde ırkçılık üzerinde uzmanlaşmış bir STK, “en fazla ırkçı partilerin iktidarda olduğu ülkeler sıralaması yapmalı ve AB ülkelerinin hali pürmelalini” ortaya koymalıdır.
Yine insani yardım konusunda uzmanlaşmış bir STK, “gelir durumu ve nüfusuna oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülkeler sıralaması yapmalı ve çoğunlukla müslümanların yaşadığı Türkiye’nin son birkaç yıldır birinci olduğunu” göstermelidir.
Yine eğitim konusunda uzmanlaşmış bir STK, “son 10 yılda en fazla yurtdışından öğrenci çeken ülkeler sıralaması yapmalı ve Türkiye'nin gittikçe artan yerini” gözler önüne sermelidir.
Aynı şekilde demokratik hakları savunma konusunda uzmanlaşmış bir STK, “darbelere açık veya örtülü destek veren ülkeler sıralaması yapmalı, çıkarları için her türlü rezaleti sergilemekten, darbecilerle iş tutmaktan çekinmeyen ilkesiz ve omurgasız Batılı ülkelerin hangileri olduğunu” ortaya koymalıdır.
Elbette bu örnekler çoğaltılabilir ve çoğaltılmalıdır da. Ancak müslümanlar da kendi yanlışlarıyla yüzleşmeli, dünyaya kötü örnek olmamalı, Batılı ülkeleri şirin gösteren, öne çıkaran, genç nesillerin onlara gıpta ile bakmalarına ve “Bizden adam olmaz” demelerine yol açan bu tür İslâmilik endekslerini paylaşmamalı ve bu tür sinsi oyunlara alet olmamalıdır.
Müslümanlar kendilerinin iyi yönlerini, değerlerine bağlılıklarını gösteren İslâmîlik endeksleri hazırlamalı ve Batının taşeronu veya kuklası olmaktan artık vazgeçmelidirler.
Müslümanlar özgüven sahibi olduklarını göstermeli, aşağılık kompleksiyle hareket etmemeli, daha özgün şeyler ortaya koymalı ve yeni paradigmalar geliştirmelidirler.
Sonuç olarak müslümanlar, sahip oldukları düşünce kuruluşları ve STK’lar ile kendi İslâmilik endekslerini hazırlamak, bu sinsi tuzakları bozmak, kendi hataları ile yüzleşmek ve tüm dünyaya model olacak kaliteli icraatlara imza atmak zorundadır. (01.02.2019)

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)