Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!

Elbette insanlara ümit aşılamak ve motive etmek için zaman zaman hamasî nutuklar atılabilir. İnsanların toparlanıp kendilerine gelmelerini sağlayan hamasî sözler söylenebilir. Ancak doz aşımı gerçekleşir, geçmişe öykünülür, şimdi ve gelecek adına doğru ve yararlı işler yapılmazsa o takdirde hamaset hiçbir işe yaramaz, insanı uyutur ve zehirler.
Nasıl her şeyin aşırısı zararlı ise hamasetin de aşırısı zararlıdır. Dolayısıyla bu ölçünün/dengenin çok iyi sağlanması şarttır.
Nitekim Atasoy Müftüoğlu, “Hamaset, yüksek değerleri, derin anlamları, büyük fikirleri yok sayar. Hamasete dayalı iyimserlikler iradesizlikle sonuçlanır” demekte ve hamasette aşırıya kaçılmasının zararlarına dikkat çekmektedir. Yine Müftüoğlu, “Hamaset sahte umutlar üretir, sahte umutlar bilinç körlüğüne ve felç edici yanılsamalara neden olur” derken de hamasetin insanı sahte hayallere sürüklediğini ve alması gereken kararları zamanında, doğru ve etkin şekilde almasını engellediğini ifade etmektedir.
Bu bakımdan atalarıyla övünen, ama geleceğe yatırım yapmayan milletler düşmanların sözlü, fiili ve psikolojik saldırılarına maruz kalır ve bunların olumsuz etkilerinden kurtulamazlar. Zira geçmişe takılıp kalmak, hamasi nutuklarla avunmak gelişmeyi ve ilerlemeyi engeller. Geçmişiyle övünen ve geri kaldığı halde kendini yeterli gören milletler geleceğe yatırım yapmayı ihmal ederler.
Örneğin hamasete takılıp kalanlar teknoloji üretmeye ağırlık verecek yerde asırlar öncesinin silahlarından olan “ok atma, kılıç ve kalkan kullanma” gibi etkinliklere daha fazla zaman ayırırlar. Bunları gündemde tutmayı marifet sayarlar. İşte bu tipler doğru bir ufuk ve vizyon gösteremedikleri için mezkûr eylemleriyle iyi bir iş yapmış da sayılmazlar. Kaldı ki gençlerin zaman ve enerjisini de boş yere harcadıkları için mesul olurlar.
Dolayısıyla yapılması gereken gençleri asırlar öncesinin savaş aletlerinin nasıl kullanıldığını öğrenmeye teşvik değil düşmanın silahıyla silahlanmaya, o silahlardan daha üstününü/iyisini/kalitelisini yapmaya, bunun için de gece gündüz çalışmaya teşvik olmalıdır.
Örneğin yapılması gereken “uzaktan kumanda edilen silahlı insansız hava araçları” yapmak veya arazide aynı işlevi gören “insansız silahlı kara taşıtları” yapmak, bunları sürekli geliştirmek ve savaşta şehit sayısını en aza indirmeye çalışmak olmalıdır.
Yoksa ata sporu denilerek okçuluğu teşvik etmek, gençleri buna yönlendirmek, zamanlarını “faydası az ama zararı çok daha fazla olan” bu tür etkinliklerde tüketmelerine yol açmak, önem ve öncelikleri karıştırmak doğru ve uygun bir davranış tarzı değildir. Olması gereken, gençleri modern ve caydırıcı silahlar yapmaya teşviktir.
Aynı şekilde hiçbir eksiği ve kusuru olmayan çok ama çok güçlü “devasa savaşçı robotlar” yapmak ve bunlardan bir ordu teşekkül etmeye teşvik olmalıdır. Zira dünyadaki gelişmeleri göremeyerek bunlara sırtını dönenler, hem kendilerini hem de silahlarını yenilemeyenler düşmanlarının sırtlarını yere getiremezler ve girişilen bütün savaşları kaybederler. Zira insanoğluna ancak çalışmasının karşılığı vardır. Bu mottoya/ilkeye/kurala gayr-i müslimler dâhildir ve Yüce Allah da onlara çalışmalarının karşılığını bu dünyada verecektir.
Özetle, aşırı hamaseti bırakıp gerçeklerle yüzleşmek, geleceğe odaklanmak, dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek, caydırıcı silahlar yapmak, teknoloji üretmek, patent sayısını artırmak ve sürekli bir üst modelini geliştirmek için gece gündüz çalışmak tüm müslümanlara farzdır. Zira herkesin yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Nitekim Yüce Allah ve O’nun son elçisi Hz. Muhammed, mü’minlerden bunu istemekte, güçlü olmalarını, tedbiri elden bırakmamalarını ve her yönden tüm dünyaya model olmaları emretmektedir. (25.01.2019)

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)