Hak Din İslâm ve Batıl Dinler

Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar vahiy edilen bütün dinlerin ortak adı İslâm’dır. Mahşer günü “Hz. Muhammed’e tebliğ edilen İslâm’dan başka bir din” kesinlikle kabul edilmeyecek ve İslâm geldikten sonra başka bir din üzere ölenler ahiret günü hüsrana uğrayanlardan olacaktır. Dolayısıyla Kur’an’da haber verilen tüm bu hakikatlere kulak tıkayarak yalanlarla/kuruntularla kendilerini avutan ve başkalarını da yanıltanlar kesinlikle yanlış yoldadır.
Tahrif edilmiş, şirke batmış ve böylece “batıl dinler sınıfına” dâhil olmuş dinlerin “bugün ki müntesiplerinin” içeriği ters yüz edilmiş malumatları uygulayarak Yüce Allah’ın rızasını kazanıp cennete girebileceklerini hayal/iddia/zan etmeleri yanlıştır. Böyle bir savı savunanlar hem kendilerine hem de İslâm’a girmesi muhtemel batıl din mensuplarına çok büyük bir kötülük/haksızlık yaptıklarını artık fark etmek zorundadır.
“İlahi dinler”, “semavi dinler”, “İbrahimi dinler”, “tek Tanrılı dinler” vb. tanımlamalar yaparak “batıl din mensuplarına” sahte umutlar/vaatler/gülücükler/hayaller dağıtmak ciddi bir vebali üstlenmek anlamına gelir.
Hz. Muhammed’e tebliğ edilen İslâm, tek hak dindir. Şu an dünyada bulunan diğer bütün dinler “batıl dinler kategorisine” dahildir. İçlerinde tevhid kırıntıları kalsa da istisnasız hepsi şirke batmıştır/bulaşmıştır/bulaştırılmıştır. Bunların tamamının terk edilmesi ve “son ilahi mesajın/sözleşmenin” ne dediğine odaklanılması/bakılması gerekmektedir.
Özellikle şunu belirtelim ki, bizim kast ettiğimiz Kur’ân ve sahih sünnetteki hak din İslâm’dır. Hz. Muhammed’den sonra müslümanların yaptıkları bazı yanlışları veya hatalı din yorumlarını dine mal edip İslâm’ı suçlamak hem insafsızlık hem akılsızlık hem de sefihliktir.
Zira din ayrı, dinin yorumları ayrıdır; din ayrı mezhep ayrıdır; din ayrı gelenek ayrıdır; din ayrı örf ve adetler ayrıdır. Toplumların yanlış uygulamalarını dine mal edip İslâm’ı suçlamak barbarlıktır, nobranlıktır, vicdansızlıktır.
Öte yandan Yahudilik ve Hristiyanlık tahrif edilmiştir. Bize bu gerçeği bizzat Kur’an-ı Kerim haber vermektedir. Dolayısıyla içeriği papazlar/rahipler/hahamlar eliyle değiştirilmiş, orijinal nüshasını ortadan kaybolmuş/kaldırılmış bütün dinler “batıl dinler”dir. Bu bakımdan söz konusu dinlerin bugün ki müntesiplerinin son din İslâm’ı öğrenmeleri kendi lehlerinedir. Değilse ahiret günü kaybetmeleri kaçınılmazdır.
Diğer taraftan müslümanların yanlış din yorumlarına ve hatalı uygulamalarına bakarak İslâm’ın suçlamak veya bu dine düşmanlık etmek asla doğru değildir.
Kur’an tefsiri ve meallerindeki hatalı yorumlara, İsrailiyat ve Mesihiyat’a bakarak İslâm hakkında alelacele hüküm vermek yanlıştır.
Bilgisiz müslümanların hatalarını bahane ederek Allah’a küsmek ve şeytanın adımlarını takip etmek doğru değildir.
Sahih sünnete ittiba yerine taklitçiliği/ şekilciliği savunan müslümanların seviyesizliklerine ve sefaletlerine bakarak, uydurma rivayetleri din zannederek İslâm ve Hz. Peygamber hakkında hatalı hükümler vermek doğru değildir.
Ölçü/kriter, bu tür müslümanların yanlış rivayetlerin etkisiyle yaptıkları hatalı din yorumları/uygulamaları değildir. Tam aksine Ehl-i rey’den olan Ebu Hanife’nin yaptığı gibi güçlü delillere dayanan kaliteli ictihadlardır. Özellikle günümüzde her zamankinden daha çok Ehl-i rey’in güçlü düşüncelerine/ictihadlarına/bakış açılarına ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, kıyamete kadar geçerli hak din sadece İslâm’dır. Şu an dünyada mevcut bütün dinler “batıl dinler”dir. Kanaatimizce insanların dünya ve ahiret mutluluğunu elde edebilmeleri için Ehl-i rey’in dünya görüşüne şiddetle ihtiyaç vardır. Ehl-i rey’in savunduğu fikirleri, Kur’an ve sünnetten çıkartılan şaşmaz ilkeleri, aklıselimi, bilimsel verileri, tarihi gerçekleri ve sağlam muhakemeyi referans alanlar dünya ve ahiret mutluluğunu elde edebileceklerdir. Ancak 1400 yıldır müslümanların kahir ekseriyetini oluşturan Ehl-i Hadis’in savunduğu ve sahiplendiği din yorumlarında/dinî anlayışlarda/dinî uygulamalarında ciddi problemler vardır ve bunlar artık terk edilmelidir; zira bu problemli anlayış/yaklaşım/tasavvur genç nesilleri ikna edememektedir. Ehl-i Hadis’in din yorumları hem müslümanlara hem de tüm insanlığa huzur getirememiştir. Zira yaşanan acılar, sefaletler ve perişanlıklar ortadadır. Dolayısıyla bu yanlış içtihatlarla yüzleşme zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Bu bakımdan Ehl-i Hadis’in bakış açısıyla yüzleşme cesareti gösteremeyen ve yanlışları/hataları terk etmeyen müslümanlar kıyamete kadar batıl din mensupları tarafından ezilmekten, horlanmaktan, dışlanmaktan, sömürülmekten, yurtlarından sürülmekten, işkencelere maruz kalmaktan ve öldürülmekten asla ama asla kurtulamayacaklardır. (15.02.2019)

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)