Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine

Bir ülkede herkes kendi işini sorumluluk, farkındalık ve duyarlılık bilinciyle yaparsa, o ülke kısa sürede kalkınır ve rakiplerine fark atar. Ancak ne acıdır ki geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde kendi işini doğru dürüst yapmayan bazı kimseler hep başkalarına akıl vermekte, kendileri baştan savma işler yapmakta ve görevlerini ihmal etmektedirler.
Örneğin Üniversitelerde görev yapan bazı akademisyenler işlerini iyi yapmak yerine işi gücü bırakıp siyasi konularda ahkâm kesmeyi marifet zannetmektedirler.
Oysa “siyaseti takip edip bir kenara koymayan ve kendi işine odaklanmayan” bir akademisyen, siyasilerin diliyle konuşmaya ve tahrik edici bir dil kullanmaya başlarsa, ister istemez hem iktidardakilerin hem de onları destekleyenlerin tepkisini çeker.
Her ne kadar muhalif kesim, o akademisyeni kullanarak hasımlarını yıpratmak istese, o akademisyen topluma iyilik yaptığı zannıyla bunların oyuncağı olsa, her ağzına geleni söylese, art niyetli kişilerin ellerine malzeme verse, onların oyun ve eğlence aracı olsa da böyle bir öğretim üyesi toplum nezdinde saygınlığını kaybetmekten, yıpranmaktan ve yıpratılmaktan asla kurtulamaz.
Dolayısıyla iyi bir akademisyenin öncelikle kendi alanına odaklanması, tüm insanlığın örnek alabileceği, benimseyebileceği ve kullanabileceği fikirler/kavramlar/düşünceler/kalıcı eserler üretmesi, yeni icat, keşif ve bakış açıları ortaya koyması, saf ve pür entelektüel çabayla çalışmalarını sürdürmesi gerekir.
Çünkü cübbesini çıkarıp aktif siyasete soyunmadığı halde fildişi kulesinden siyasilere akıl vermeye veya ayar çekmeye kalkışan ama kendi işini adam gibi/doğru düzgün yapmayan bir akademisyen inandırıcılığı ve güvenilirliğini zamanla kaybeder. Bu itibarla böyle bir akademisyenin öncelikli yapması gereken şey, “kendi uzmanlık alanına odaklanması ve o sahada nitelikli ve kaliteli işlere imza atmasıdır.”
Sonuç olarak, ülkesini gerçek anlamda seven bir akademisyen görevini en güzel şekilde yapar, aldığı maaşı helal ettirir, üzerine vazife olmayan konularda ahkâm kesmeyi bırakır ve kendi işine odaklanır. Zaten gelişip kalkınmak, düşmanların tasallutundan kurtulmak, bölgesel ve küresel güç olmak, sonra da tüm dünyaya model olmak için yapılması gereken sadece budur ve bundan başka da çıkar yol yoktur. (18.01.2019)

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)