Kara Kovan Balı mı Yoksa Sahte Bal mı?



Yüce Allah adili mutlaktır ve O’nun adaletinden şüphe duymak imkânsızdır. O’nun adaletinden şüphe duyanlar aklıselim ile hareket etmeyen, Kur’ân’da kendisini en güzel şekilde anlatan Yüce Allah’ı tanımak/ bilmek için çaba sarf etmeyen, dünyaya dalıp ahirette hesap vereceğini unutan ve tüm uyarılara kulak tıkayan zavallılardır.
Yüce Allah, her dönemde imtihan ettiği insanlara karşı adil davranmıştır. Kimseye kaldıramayacağı yükü yüklememiştir. (Bakara, 2/286) Herkesi verdiği nimetler oranında sorumlu tutmuştur. Dolayısıyla insanların da bu hassas dengeyi gözeten Yüce Allah’a karşı nankör olmamaları, zamanlarını çok iyi değerlendirmeleri, çeldiriciler ve saptırıcılar konusunda doğru bilgi sahibi olmak için çabalamaları gerekir. Böyle yapmayarak boş işlerle meşgul olan, sahtekârların eteğine yapışarak cennete gideceğini zanneden ve hakikat arayışında olmayanlar kendilerine yazık eden sefihlerdir.
Ne demek istediğimizi şu örnekle açıklayabiliriz: Örneğin asırlar önce (veya günümüzde dünyanın en ücra köşelerinde) insanlar en temel ihtiyaçlarını karşılamak için çok daha fazla çaba sarf ediyorlardı. Avlanmak, tarım ve hayvancılık yapmak, yaşadığı eve su temin etmek, ateş yakmak, elbise dikmek, çamaşır ve bulaşık yıkamak, evi aydınlatmak ve ısıtmak vs. ihtiyaçlar için çok daha fazla zaman ve emek harcamak zorunda kalıyorlardı. Ancak aynı oranda da çeldiriciler ve saptırıcılar daha azdı. Alt edilmesi gereken şeytan, onlara sınırlı alanlarda vesveseler veriyor, şeytanlaşmış insanlar da günümüze göre daha az etkili oluyorlardı. Zira insanlar çalışmaktan şeytanlaşmış insanlarla birlikte olmaya daha az vakit buluyor ve onlardan etkilenmeleri de nispeten daha az oluyordu.   
Fakat günümüzde insanlar daha güvenli evlerde oturuyor, bir düğmeye bastıklarında ev aydınlanıyor veya doğalgazla ısınıyor. Bulaşıklar ve kirlenen çamaşırlar makinada yıkanıyor, elektrikli süpürgeyle ev daha hızlı süpürülüyor, buzdolabı insanın yaşamını kolaylaştırıyor, ulaşım eskiye göre arabalarla, trenlerle ve uçaklarla çok daha hızlı yapılıyor. Bu imkânlar insanın hayatını kolaylaştırırken çeldiriciler ve saptırıcılar ise aynı oranda artıyor, çeşitleniyor ve çoğalıyor. Ve insanların bunlarla mücadele ederken başarılı olabilmeleri için “zamanlarını etkin ve verimli kullanmaktan başka çareleri” de kalmıyor.
Örneğin eskiye göre çok daha iyi şartlarda yaşayan bir insanın “elde ettiği bu fazla zamanı” kahve köşelerinde okey veya tavla oynayarak, futbol maçı seyrederek, cep telefonuyla oyun oynayarak, magazin ve eğlence programları izleyerek, yarışma programları veya filmlere dalarak harcaması savrulup gideceğinin en güçlü delilidir. Zira çeldiriciler ve saptırıcılar artmış ve artmaya devam etmektedir. Dolayısıyla insanoğlunun bunlarla baş edebilmesi için kendine daha fazla zaman ayırması, “teknolojik gelişmelerin sağladığı bu fazla zamanı” doğru değerlendirmesi ve “sağlam dini bilgilere” ulaşmak için “çok daha fazla çalışması/ çırpınması/ koşuşturması” şarttır. Aksi halde Yüce Allah, adaletinin bir gereği olarak ona verdiği bu fazla zamanın hesabını soracak, böyle bir insan, boş şeylerle ömrünü tüketmesi nedeniyle ahiret günü tepetaklak olmaktan kurtulamayacaktır.
Bu itibarla doğru ve güvenilir dinî bilgiye hızla ulaşmak ve çeldiricileri yenmeyi başarmak isteyen bir insan, zamanını çok iyi değerlendirmeye mahkûmdur.
Bilindiği üzere insan bedeni için “kaliteli kara kovan balı” bir şifadır (Nahl, 16/68-69) ve sahtekârların “sulandırdıkları şekerleri arıların önüne koyarak ürettikleri sahte bal” insan sağlığını tehdit etmektedir. Aynı şekilde Yüce Allah’ın rızasını ve cenneti elde etmek isteyen insanoğlu için de “kara kovan balı misali” güvenilir ve sağlam dinî bilgiler birer şifadır (Yûnus, 10/57; İsrâ, 17/82; Fussilet, 41/44) ve sahtekârların ürettiği uydurma hadisler, mitoloji, efsane, bidatler, hurafeler, virüs bulaşmış malumatlar ve yanlış din yorumları ciddi birer tehdittir.
Sonuç olarak, sahanın uzmanı İslam âlimlerinin ürettikleri kara kovan balı mesabesinde olan “kaliteli ve sağlam dinî bilgi” yerine, sahtekârların ürettiği şekerli bal misali “zararlı ve çürük bilgiye” güvenen ve bunlarla ruhunu besleyen (dinini yaşamaya çalışan) bir insanın ruh sağlığını kaybetmesi ve sırat-ı müstakîm’den ayrılması kaçınılmazdır. İşte bu şekilde çürük ve mesnetsiz dini bilgilerle İslam’ı yaşamaya çalışanlar ve gerçeği arama zahmetine katlanmayanlar, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların elinde oyun ve eğlence aracı olmaktan kurtulamayacak ve sonsuz olan ahiret hayatında da kaybedenlerin yanında yerlerini alacaklardır. (28.09.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)