İlahiyat Fakültelerinde Eğitim Süresi Altı Yıl Olmalıdır
Gerek insanların gerekse
de hayvanların sağlıklı yaşamaları ve etraflarına faydalı olabilmeleri ancak iyi
beslenmelerine ve hastalandıkları zaman da tedavi edilmelerine bağlıdır.
Zira insanların sağlıklı
yaşam sürdürebilmeleri için doktorlara ve ilaçlara ihtiyaçları olduğu gibi
hayvanların da sağlıklı kalabilmeleri için özellikle günümüzde veterinerlere ve
ilaçlara ihtiyaçları vardır. Çünkü etrafta bir sürü mikrop, bakteri ve virüsler
dolaşmakta, bunlar hem insanların hem de hayvanların sağlığını tehdit etmektedir.
Bu nedenle söz konusu
mikroplarla mücadele edecek ve tedavi üretecek sağlık çalışanlarının, doktorların
ve veterinerlerin iyi yetiştirilmesi gerekmektedir. Zira iyi yetişmeyen bir
doktor hata yaptığında insan ölürken, iyi yetişmeyen bir veteriner hata
yaptığında ise hayvan ölmekte ve geçimini o hayvandan sağlayan aile büyük
sıkıntılar yaşamaktadır. Dolayısıyla hem doktorların hem de veterinerlerin iyi
bir eğitim almaları şarttır.
İnsanların ve hayvanların hasta
olmadan yaşamaları nasıl önemli ise hastalandıklarında da tedavi edilmeleri aynı
şekilde önemlidir. Nasıl insanların ve hayvanların vücut sağlığı önemli ise bu
dünyada imtihan edilen, başıboş bırakılmadıkları kendilerine bildirilen, sonsuz
ahiret hayatıyla karşılaşacakları şimdiden haber verilen insanların “manevî
dünyaları” da aynı şekilde önemlidir. Zira onların da ruhlarına musallat
olan şeytan virüsü/ bakterisi/ mikrobu olduğu gibi şeytanlaşmış insanların da
yanlış telkin, öneri ve tavsiyeleri söz konusudur.
Bu bakımdan eğer insanlara
dini anlatan kimseler, iyi bir din eğitimi almamışlarsa pek çok problemin
doğacağında şüphe yoktur. Nitekim “yarım doktor candan yarım hoca dinden eder”
atasözünün gerçek olmaması için ilahiyatçıların/ din adamlarının/ din anlatarak
geçimini temin edenlerin ciddi bir din eğitimi almaları ve halka doğru ve
güvenilir dini bilgiler vermeleri elzemdir.
Bilindiği üzere ülkemizde Tıp
Fakülteleri’nin eğitim süresi teori ve uygulama olmak üzere altı yıl, Diş
Hekimliği Fakülteleri’nin eğitim süresi teori ve uygulama olmak üzere beş yıl
ve Veteriner Fakülteleri’nin eğitim süresi teori ve uygulama olmak üzere beş
yıl olarak belirlenmiştir.
Ancak ne acıdır ki İlahiyat
Fakülteleri’nin eğitim süresi ise teori ve uygulama olmak üzere sadece dört yıldır.
Oysa insanın dünya ve ahiret mutluluğunu esas alan dinin doğru anlaşılabilmesi/
öğretilebilmesi için değil dört yıl en az altı yıl devam eden kaliteli bir din eğitimine
şiddetle ihtiyaç vardır. Zira din adamları hata yaptıklarında, yanlış dinî bilgiler
verdiklerinde insanların kaybedeceği “sonsuz olan ahiret hayatları” olmaktadır.
Bu itibarla müslümanların
sonsuz olan ahiret hayatında kaybedenler safında yer almamaları için dinin
doğru anlaşılması, öğretilmesi ve yaşanması gerekir. Bunun için İlahiyat
Fakülteleri’nde eğitim gören gençlerin teori ve uygulama olmak üzere en az altı
yıl eğitim görmeleri şarttır.
Öte yandan İlahiyat
Fakülteleri’nde farklı bölümlerin olması, müftü, vaiz ve imamların, öğretmen ve
akademisyenlerin, yurtdışında görevlendirileceklerin vs. mizaçlarına ve mezuniyet
sonrası yapacakları işlere uygun eğitilmeleri/ yetiştirilmeleri bir zarurettir.
Böyle bir branşlaşma çağımızda artık kaçınılmaz olmuştur. Farklı bölüm
mezunları kendi istihdam alanının eğitimini ağırlıklı olarak almalı ve sadece o
bölümde istihdam edilmelidir.
Diğer taraftan İlahiyat
eğitimi alacak gençlerin çok özenle seçilmeleri bir başka zorunluluktur. Yapılan
sınavlarda en yüksek puanları alan (örneğin ilk on bin veya yirmi bine girmeyi
başaran), işini severek yapan, etrafına örnek olabilecek akıllı ve ihlaslı gençlerin
İlahiyat Fakülteleri’ni seçmeleri ve buralarda yüz yüze iyi bir eğitim görmeleri
temin edilmelidir.
Tıp, Veterinerlik,
Mühendislik ve Hukuk Fakülteleri nasıl yüksek puanlarla öğrenci alıyor ise
İlahiyat Fakülteleri de aynı şekilde “en yüksek puanlarla” öğrenci
almalıdır. Zira en düşük puanları alan, okumayı ve öğrenmeyi sevmeyen öğrenciler
bu okullara yerleştikçe, ehil olmayan kişiler akademisyen yapıldıkça, fakülteler
bazı tarikat ve cemaatler tarafından ele geçirildikçe, farklı düşünen akademisyenler
bu gruplar tarafından ezildikçe, dışlandıkça, horlandıkça,
itibarsızlaştırıldıkça, iftiralara maruz bırakıldıkça ve susturuldukça kalitenin
giderek düşeceğinde hiçbir şüphe yoktur. Bu itibarla kemiyetten (öğrenci veya
akademisyen sayısının çokluğundan) ziyade keyfiyete (niteliğe) önem verilmeli,
ayrıca İlahiyat Fakülteleri’nin müfredatı ciddi bir revizyona tabi tutulmalıdır.
Öte yandan İlahiyat
Fakülteleri’ne eğitim almaya gelen gençler bazı cemaatlerin veya grupların yurtlarında
veya evlerinde kalmaya mahkûm edilmemeli, devlete ait Kredi Yurtlar Kurumu’na
bağlı mekânlarda en iyi şartlarda okumalarına imkân sağlanmalı, bu gençlerin
beyinlerinin mitolojilerle, masallarla, keşf, ilham ve rüya yoluyla yıkanmasına
engel olunmalı, bu tür grupların vereceği burslar yoluyla gebe bırakılmalarının
önüne geçilmeli, böylece söz konusu grupların/ yapıların “kurşun askeri/
zombisi/ mankurdu/ haşhaşisi” olmaları behemehal önlenmelidir.
Bütün bu tedbirleri
zamanında almayarak acı ve dehşet verici sonuçlarla karşılaşanların şikâyete ve
sızlanmaya asla hakları yoktur. Zira sebepler üzerinde kafa yormayanların
sonuçlardan şikâyet etmeye kesinlikle hakları yoktur ve olamaz.
Sonuç olarak, İlahiyat
Fakülteleri’nde yapılan eğitimin süresi en az altı yıl olmalı, en yüksek puanı
alan öğrenciler bu okullara kayıt yaptırmalı, başarılı olanlar mezun edilmeli,
olamayanlar başka mesleklere yönlendirilmeli, branşlaşma olmalı ve eğitim gören
öğrenciler birtakım grupların burslarına, yurtlarına veya evlerine muhtaç/ mahkûm
edilmemelidir. Eleştiren, sorgulayan, analiz yapabilen, körü körüne itaat
etmeyen, kişilik ve kimlik sahibi, kınayanın kınamasına aldırmayan, sağlam delillere
göre hüküm veren, ahlaklı, onurlu, ilkeli, dürüst, mert ve cesur ilahiyatçılar yetiştirilmelidir.
Aksi halde ülkemizde ve dünyada deist, teist, ateist, nihilist, satanist veya
agnostik gençlerin sayısı giderek artacaktır. Zira görünen köy kılavuz
istememektedir. Nitekim şimdiki din adamlarının çoğunluğu, gençlerin sorularına
mukni cevaplar verememekte ve kaçamak cevaplarla durumu idare etmektedir. Bu
nedenle sorularına cevap alamayan gençlerin dinden uzaklaşmalarının veya din
değiştirmelerinin sorumlusu gereken tedbirleri zamanında almayan ve uyarılara
kulak tıkayan yöneticiler, eğitimciler, ilahiyatçılar ve olup biteni sadece
seyreden ve sesini yükseltmeyen toplumun tamamıdır. Burada bir kesim suçlu değil
herkes kendi sorumluluğu oranında suçludur ve bu vebale ortaktır. Kaldı ki ahirette
bu yaptıklarının, yapmaları gerekirken yapmadıklarının, suskunluklarının,
Allah’tan değil de başkalarından korkmalarının, hasbi değil hesabi
davranmalarının hesabını mutlaka ama mutlaka vereceklerdir. (29.06.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Keyfiyetin artırılması için İÖ. kaldırılması gerekir. Ayrıca fakülteyi seçen talebelere ciddi bir oryantasyon eğitimi verilecek, çeşitli branşlar namına ufuk çizilip bu noktada öğrencilerin iştihası kabartılmalı. Müfredat içerisinde yeni düzenlemelere geçilmeli. Ayrıca kontenjanlar azaltılarak olması gerektiği kadar öğrenci alınmalı ve hocalarda akademik fantezileri bırakıp talebeler ile hususi ilgilenmeli.
YanıtlaSilÖte yandan İlahiyat Fakülteleri’ne eğitim almaya gelen gençler bazı cemaatlerin veya grupların yurtlarında veya evlerinde kalmaya mahkûm edilmemeli, devlete ait Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı mekânlarda en iyi şartlarda okumalarına imkân sağlanmalı, bu gençlerin beyinlerinin mitolojilerle, masallarla, keşf, ilham ve rüya yoluyla yıkanmasına engel olunmalı, bu tür grupların vereceği burslar yoluyla gebe bırakılmalarının önüne geçilmeli, böylece söz konusu grupların/ yapıların “kurşun askeri/ zombisi/ mankurdu/ haşhaşisi” olmaları behemehal önlenmelidir.
SilBütün bu tedbirleri zamanında almayarak acı ve dehşet verici sonuçlarla karşılaşanların şikâyete ve sızlanmaya asla hakları yoktur. Zira sebepler üzerinde kafa yormayanların sonuçlardan şikâyet etmeye kesinlikle hakları yoktur ve olamaz.