Herkes Kendisine Verilenlerden Hesaba Çekilecektir!
Kur’ân ve sünnetin
ilkelerini iyi bilen kimseler Yüce Allah’ın adaletinden asla şüphe duymazlar. Zira
onlar bilirler ki bir kimseye ne kadar imkân verilmişse, o kişi o kadarından
sorumludur. Âyeti birlikte okuyalım.
“(Ey
Muhammed!) Şüphesiz sana Biz, kendisinden önceki kitapların (doğrularını/ Yüce
Allah tarafından gönderildiğini) tasdik edici ve (o kitaplardan) geriye kalanların
da doğruluğunu denetleyici (kontrol edici/ güvenilirliğini test edici) bu kitabı
(Kur’ân’ı) gerçekleri ortaya koymak için indirdik. Öyleyse, onların aralarında
sadece Allah’ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen hakikati terk ederek onların
arzularına (mesnetsiz/ çarpıtılmış/ saptırılmış görüşlerine) uyma. (Ey
insanlar!) Biz her biriniz için birer şeri’at (yol/ yasa) ve bir minhac (yöntem/
hayat biçimi) belirledik. Eğer Allah dileseydi, kesinlikle sizi tek bir ümmet yapardı;
fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse birbirinizle
iyiliklerde yarışın. Çünkü hepinizin dönüşü Allah’a olacaktır ve O, (âhirette)
hakkında anlaşamadığınız şeyler(in doğrusunu) size mutlaka açıklayacaktır.” (Mâide, 5/48)
Görüldüğü üzere Yüce Allah,
verdikleri nimetlerle insanları sınamaktadır. Kime ne kadar imkân verilmişse
sorumluluğu da ona göredir. İmkânlar arttıkça mesuliyet de artmakta, tersi de
geçerli olmaktadır.
Afrika’da veya dünyanın
herhangi bir yerinde zor şartlar altında, sağlık ve eğitim imkânlarından mahrum,
derme çatma çadırlarda veya kulübelerde yaşayan birisiyle Türkiye’de veya
Avrupa’da çok daha iyi şartlarda yaşayan birisinin sorumlulukları kesinlikle bir
ve eşit değildir.
Aynı şekilde yağmur
ormanlarında zor şartlar altında, sağlık ve eğitim imkânlarından mahrum,
avlanarak geçimini sağlayan birisiyle Amerika’da veya Asya kıtasında çok daha
iyi şartlarda yaşayan birisinin sorumlulukları bir ve eşit değildir.
Zira herkes kendisine
verilen nimetten hesaba çekilecektir. Ayeti birlikte okuyalım.
“Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya
çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8)
Özetle, Yüce Allah âdil-i
mutlaktır. Bir kavme elçi göndermeden onlara zulüm/ haksızlık yapması
imkânsızdır. O, herkese verdiği nimetlerin hesabını mutlaka soracaktır. Zira
insanoğlu bu dünyada başıboş bırakılmamıştır. Bu nedenle müslüman olmak
ayrıcalıklı olmak değil sorumluluk almaktır. Tebliğ ve temsil görevini hakkıyla
yapmayarak “batıl din mensuplarını ve müşrikleri hemen cennete sokmaya veya
cehenneme doldurmaya çalışan” ve İslâm’ı yanlış anlayıp anlatan hoca
müsveddeleri ve onların sefih takipçileri de bu acı gerçeği artık anlamak
zorundadır. İslâm nimetinin kadrini bilmeyerek görevlerini savsaklayan ve
tüm dünyaya model olacak davranışlar sergilemeyen müslümanlar “İslâm’dan
habersiz hayat yaşayan tüm insanların vebaline” kesinlikle ortaktır. Bu
bakımdan kendilerine çeki düzen vermeleri ve İslâm’ı doğru öğrenip Allah
yolunda cihat etmeleri, yani en üstün gayreti ortaya koymaları kendi lehlerine
olacaktır. (13.04.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yorumlar
Yorum Gönder