Dua Kaderi Şekillendirir!



Bir kız öğrencimizin sorduğu “Dua kaderi değiştirir mi?” sorusu üzerine bu köşe yazısını yazmamız farz olmuştur. Bu soruyu soran öğrencimize teşekkür ederek şunu ifade edelim ki, “Dua kaderi değiştirir mi?” sorusu “yanlış kader anlayışının” ürettiği, toplumda yaygın olarak kullanılan, kendini hoca zanneden “adamların (!)” devamına neden olduğu, Kur’ân ve sünnete aykırı bir sorudur.
Bu sorudan da anlaşılacağı üzere on dört asırdır müslümanların kader anlayışı “bütün suçu Yüce Allah’a atan cahiliye dönemi insanlarının kader anlayışının aynısıdır” ve son derece sakattır. Acilen bu köhne anlayışın/ zihniyetin yıkılması/ düzeltilmesi şarttır.
Bu sorunun doğrusu şöyle olmalıdır: “Dua kaderi şekillendirir mi?”
Zira insanlar her an yapıp ettikleriyle büyük oranda kaderlerini kendileri “an be an, saniye saniye, salise salise” şekillendirmektedirler. İnsanların sözleri, düşünceleri, karakterleri, kişilikleri, gidişatları, duaları, ibadetleri, başkalarından aldıkları hayır veya bedduaları kaderlerinin an be an şekillenmesinde son derece etkili ve belirleyici olmaktadır.
Bu itibarla “Dua kaderi değiştirir mi?” diyerek “yazılmış bitmiş bir kader/ alın yazısı” anlayışını topluma zerk etmek, böyle bir saplantıya kapılmalarına neden olmak son derece yanlış ve çirkindir. Kaldı ki böyle bir algıya sahip olmak, imtihan edilmenin ruhuna da aykırıdır ve Yüce Allah’a atılmış korkunç bir iftiradır.
Çünkü Yüce Allah Kur’ân’da; “Beni anarsanız ben de sizi anarım”, “dua ederseniz duanıza icabet ederim”, şükrederseniz nimetimi artırırım”, “unutursanız ben de unuturum”, “bir toplum kendi halini değiştirmedikçe Allah da onların halini değiştirmez”, “Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder” şeklinde bir sürü “şartlı cümle” kurmakta ve insanlara “irade hürriyeti/ seçme hakkı/ dileme ve dilediğini yapma özgürlüğü” verdiğini açıkça haber vermektedir.
Hal böyleyken hâlâ “kaderi Yüce Allah’ın yazdığını”, insanların da rollerini oynadığını, rollerini seçme haklarının bulunmadığını savunmak Yüce Allah’a atılmış dehşetengiz bir iftiradan başkası değildir. Kur’ân ve sünneti özümsemiş birisinin böyle saçma sapan bir kader anlayışını kabul etmesi veya savunması düşünülemez.
Sonuç olarak, Kur’ân’daki açık uyarılara rağmen hâlâ bu çarpık kader anlayışını sahiplenmeye ve savunmaya devam etmek, “Dua kaderi değiştirir mi?” şeklinde basit ve seviyesiz sorular sormak ve böylece yanlış bir algının/ tasavvurun devamına sebebiyet vermek büyük bir vebali sırtlanmak demektir. Bu sorunun doğrusu “Dua kaderi şekillendirir mi?” olmalıdır. Bu nedenle kaderin an be an şekillendiği anlayışını/ düşüncesini mü’minlerin zihnine yerleştirmek için her bir ilahiyatçı/ din gönüllüsü elini taşın altına koymalı, kitman-i ilimden vazgeçmeli, kınayanların kınamalarına aldırmadan doğrudan/ hakikatten yana olmalı ve Yüce Allah’a atılan bu korkunç iftira karşısında susmamalıdır. (21.12.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)