Diyanet İşleri Başkanlığı, Yaklaşan Tehlike ve Vazife Şuuru



Ehil olmayan kimseler tarikat veya cemaat kurup insanları göz göre sömürürken veya ateist, deist, agnostik ve misyoner çevreler gençlerin kafalarını karıştırmak için tuzak sorular hazırlarken harekete geçmesi, halkı doğru dini bilgilerle aydınlatması ve güvenilir çözüm yolları göstermesi, öneriler geliştirmesi gereken kurum “gücünü Anayasa’dan alan Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Nitekim kamuoyu araştırmaları yapıldığında görüleceği üzere halkımız, bu görevi Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan beklemektedir. Zira İlahiyat Fakülteleri’nin doğrudan böyle bir görevi ve yetkisi yoktur. Çünkü görev dağılımı açıktır ve herkesin vazifesini hakkıyla yapması, aldığı maaşı helal ettirmesi şarttır.
Nitekim FETÖ konusunda görevini zamanında yapmayan, ama sonradan çıkıp özür dileyen kimselerden olmamak için herkesin elini taşın altına zamanında koyması, bu örgütlerin kullandıkları uydurma hadisleri, mitolojileri, “rüya, keşf ve ilham yoluyla ortaya konulan sübjektif değerlendirmeleri” ve yanlış din yorumlarını çürütmesi, gerçeklerden habersiz insanları bilgilendirmesi, bunların hiçbirisinin dinde delil değeri taşıyamayacağını ifade etmesi gerekir.
Bu itibarla Diyanet İşleri Başkanlığı; “Aman fitne çıkmasın, kargaşa olmasın” veya “Bu adamlara değer vermiş olmak için cevap vermeyelim” gibi bir mantıkla daha fazla ileri gidemez. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri susmaya ve problemleri görmezlikten gelmeye devam ettikçe sorunlar azalmayacak aksine daha da artacaktır. Eğer bu samimi uyarılarımız dikkate alınmaz ve aynı tavır sürdürülürse gençler arasında Ateizmin, Deizmin, Nihilizmin, Gnostisizmin, Agnostisizm vs. artması ve yayılması kaçınılmaz olacaktır.
 Kafası şüphelerle doldurulan gençler dijital ortamda bu sorularına kısa, çarpıcı, ikna edici ve güvenilir cevaplar ararken, hâlâ camideki vaaz ve sohbetlerle halkı irşat ettiğini zanneden ve sosyal medyada aktif olarak yerini almayanlar hem kendilerini hem de kurumlarını yıprattıklarını artık fark etmek durumundadır. Bu gidişat sürdürülür ise gençlerin Diyanet İşleri Başkanlığı’na olan güveni azalacaktır. Dolayısıyla Başkanlığın harekete geçmesi ve Anayasa’nın kendisine sağladığı hakları kullanarak karşıt görüşleri en güzel üslup ve sağlam bilgilerle tenkit etmesi, çürütmesi ve bu şarlatanlara karşı uyarı vazifesini yapması şarttır.
Profesyonelleşen sahte tarikatların zühdü ve takvayı bir kenara bıraktığı, imkân ve itibar paylaşımına giriştiği, kadrolaşmakta yarıştığı, günübirlik amaçların merkezi olduğu, sektör gibi çalıştığı, kendisi gibi düşünmeyenleri dışladığı, böylelerini sindirmek ve susturmak için “FETÖ’cü olmakla itham ettiği”, yalanlarla itibarsızlaştırdığı ve nefret söylemi ürettiği ve yaydığı bir ortamda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın olup bitenleri seyretmesi doğru değildir.
Ateist, deist veya misyoner çevrelerin gençlerin kafalarını karıştırmak amacıyla hazırladığı tuzak sorular sosyal medyada dolaşırken, her gün beyinler yıkanırken Anayasa’nın kendisine verdiği yetkiyi kullanmayan Diyanet İşleri Başkanlığı susarak bir yere varamaz, dışarıdan olup bitenleri izleyemez.
Sonuç olarak, FETÖ konusunda geç kaldığı gibi geç kalmamak, bu tür yapılar hakkında sonradan raporlar hazırlayıp kendi vicdanını rahatlamamak için şimdiden her türlü tedbiri almak, sonuçlar üzerinde değil sebepler üzerinde konuşup tartışmak gerekir. Bu itibarla dini görünümlü yapılar ve misyoner çevreler hakkında gerekli raporları hazırlayıp siyasal otoriteye takdim etmek, köklü ve kalıcı çözüm önerileri sunmak, dinin güvenilir, doğru ve sağlam bilgisini topluma aktarmak ve sürekli takipte kalmak elzemdir. (07.09.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlilik Kader midir? I (361)

Evlilik Kader midir? II (362)

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!