Bu Saçmalıklar Dini Konularda Delil Olamaz!



Bazı kimseler “psikolojik sorunları olan insanların” başlarına gelen garâib ve acayip olayları/ halleri “cinlerin insanlara musallat olduklarının bir delili” olarak sunmakta ve topluma yanlış bir mesaj vermektedir. Oysa bu tür sağlık sorunları yaşayan insanların başına gelen hâdiseler asla “cinlerin insanlara musallat olduklarının bir delili” değildir ve bu konuda asla kanıt olarak gösterilemez.
Cinler hakkındaki yanlış dini bilgiler, halk arasında anlatılanlar, roman, masal veya hikâye kitaplarında yazılanlar, çocukken öğretilenler, cinlerle korkutma seansları, din adamlarının verdikleri uyduruk malumatlar ve televizyonlarda gösterilen filmlerdeki yanlış cin tasavvurları nedeniyle kendisine cinlerin musallat olduğuna inanan bir insan kendi eliyle kendini tehlikeye atmıştır.
Böyle birisi gerçeği araştırmadığı, bu saçmalıklara inanarak kendine zarar verdiği, ruhunu pis ve mikroplu bilgilerle kirlettiği ve psikolojik sorunlara davetiye çıkardığı için sorumludur.
Aynı şekilde ona yanlış telkinlerde bulunan söz konusu insanlar da büyük bir vebal altına girmişlerdir.
Ne demek istediğimizi şu iki misalle açıklayabiliriz:
Örneğin bir kadın, çocukluğundan itibaren kendisine cin konusunda yapılan yanlış telkinlerin etkisinde kalarak yetiştirildiyse, ilerleyen yıllarda kocasıyla sorunlar yaşamaya başladığında bunun cinlerden kaynaklandığına, kendisine cinlerin musallat olduğuna, büyü yapıldığına, bundan kurtulmak için cincilere giderek büyüyü bozdurmak gerektiğine inanmış, sonra da o sahtekâr cincilerin tuzağına düşerek akıl sağlığını kaybetmiş, evliğini bitirmiş, yuvasını dağıtmış, çocukları ortada kalmış, kocası başka biriyle evlenmiş ve kendisi de tımarhaneyi boylamışsa burada tek suçlu kendisi ve yakın çevresindeki kişilerdir.
Zira bu insanlar, o kadına zamanında yardım elini uzatmamış, doğru dini bilgiyi bulup ona vermemiş, sahih dinî bilgiyi aktaranlara inanmamış, onları itibarsızlaştırmış, “bu zamana kadar kimse bilemedi de sen mi bildin” diyerek küçümsemiş ve yakınını tedavi için cincilere, büyücülere ve üfürükçülere yönlendirmiştir. Aklını kullanmayan o kadın da bu aptal insanlara inanarak yanlış kararlar almış, en sonunda kafasına soktuğu sapkın inançlar onu bu hale getirmiştir.
Bu kadın süreci bu şekilde işlettiği ve yalanlara kandığı için sorumludur. Dolayısıyla bu, “bir alınyazısı/ kader” değil insanın “kendi tercihlerinin/ kişiliğinin/ gidişatının/ yapıp ettiklerinin” doğal bir sonucudur. Bu sonu kendisi hazırlamış ve kendine yazık etmiştir. Suçlaması gereken kendisidir. Zira güvenilir ve sağlıklı su yerine pis sular içmiştir. Yani; güvenilir ve sağlam dini bilgiler yerine önüne konulan pis ve kokuşmuş bilgilere itibar etmiş, zihnini bulandırmış, kirletmiş en sonunda da akıl sağlığını kaybederek delirmiş, geçici çözümler sağlayan ilaçlara bağımlı hale gelmiş, hem dünyasını hem de ahiretini mahvetmiştir.
Aynı şekilde bir başka kadın, hem kocasının hem de kaynanasının zulmüne maruz kalmış, evinde muskalar bulmuş, kaynanasının evliliğini bitirmek için kendisine büyü yaptırdığına inanmış, bu büyüyü bozdurmak için cincilere gitmiş, sonra da buradaki yanlış telkinlerle evde problemler çıkartmış, en sonunda boşanarak yuvasının bozulmasına sebebiyet vermişse burada tek suçlu kendisi ve yine yakın çevresindeki kişilerdir. Zira yakınları ona yardım elini zamanında uzatmamış, doğru dini bilgiler vermemiş, sahtekârlara yönlendirmiş, o kadın da bu ahmak insanlara inanarak yanlış kararlar almış, var sandığı büyüyü bozduracağım derken kendisine cinlerin musallat olduğuna inanmaya başlamış ve en sonunda da kafayı yemiştir.
Özetle bu tür sağlık sorunları yaşayan insanların başına gelen “benzeri üzücü hadiseler/ halüsinasyonlar/ sanrılar/ vehimler/ vesveseler” asla “cinlerin insanlara musallat olduklarının bir delili” değildir ve olamaz. Bütün bu saçmalıklar, cinler hakkındaki yanlış dini bilgilerden kaynaklanmaktadır.
Nitekim bu yanlış malumatlar, Cahiliye toplumunun cin algısının rivayetler aracılığıyla İslâmî eserlere girmesi, “cahil hoca/ akademisyen/ müftü/ imam/ vaiz/ hoca/ dede/ baba” taifesince anlatılması/ savunulması sonucu müslümanların kahir ekseriyetin akidesi/ inancı/ tasavvuru olmuştur.
Sonuç olarak, cinler hakkındaki söz konusu yanlış/ hatalı bilgilerin düzeltilmesi için elini taşın altına koymayan ve sorunları görmezlikten gelen hocaların/ din adamlarının tamamı ciddi bir veballe karşı karşıyadır. Çare, sağlıklı ve temiz su gibi “sahih ve güvenilir dini bilgi” ve bunu topluma anlatan müttaki ve muslih İslâm âlimlerin yazdığı ve söylediği şeylerdir. Bunlara inanıp gereğini yapanlar bu dünyada mutlu bir hayat yaşarken, yapmayanlar ise hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybedenlerdir. (02.11.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)