Mezarlıklardaki Korkunç İsraf
Uzunca bir süredir mezarlıklarda
gördüğüm mermer israfını değişik vesilelerle anlatıyor ve insanları uyarıyordum.
Ancak bu ikazların yazılı hâle gelmesi ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi artık
bir zorunluluk olmuştur. Zira söz uçuyor, yazı ise kalıcı oluyor.
2016 yılı Kurban Bayram’ı vesilesiyle
gittiğimiz baba ocağında “birbirinden etkilenen insanların yakınlarının mezarlarını
mermerden yaptırma yarışına girmelerine şahit oluşumuz” bizi bu yazıyı bir an
önce yazmaya sevk etmiştir.
Görünen o ki, tüm ülkede mezar
taşlarının yerini artık mermer yığınları almaya başlamıştır. Önceleri dikilen bir
tek mermer parçası yeterli iken şimdilerde şatafatlı lahitler, çok katlı mezarlar,
görkemli türbeler inşa edilmeye başlanmıştır. Bütün bunlar, tam anlamıyla bir israftır.
Kaynakların boşa harcanmasıdır. Milli servetin heder edilmesidir. Ayrıca bu, bir
çevre felaketidir. Doğayı tahriptir. Toprağa ve yeşile saygısızlıktır. Tek
kelime ile israftır. Vebali de büyüktür. Acilen bu israfa ve çevre kirliliğine
bir son verilmelidir.
Sadece şehitlere özgü olması gereken
bu uygulama haddini aşmış ve toplumun her kesimini kapsar hâle gelmiştir. Bu
kötü gidişata birilerinin dur demesi gerekmektedir. Bu konuda öncelikli görev; Diyanet
İşleri Başkanlığı’na düşmektedir. DİB, bununla ilgili bir açıklama yapmak ve
toplumu doğru bilgilendirmek zorundadır. Nitekim son günlerde yapılan “taburede
namaz” konusundaki açıklama yerinde ama gecikmiş bir karardır. Mermerden
yapılmış mezarlar konusunda yapılacak açıklama daha fazla geciktirilmemeli, acilen
yapılmalı ve kamuoyu net bir şekilde bilgilendirilmelidir. Aksi halde vakit çok
geç olacak, şehirlerin ve köylerin mezarlıkları mermer yığınlarıyla dolacak,
yeşil alanlar azalacak, çirkin görüntüler çoğalacak ve maddi kaynaklar boş yere
tüketilecektir.
Oysa bilindiği üzere önemli olan;
mezarın dışı değil, içidir. Yani; salih amellerle oraya yatırım yapmayan bir
adamın/ kadının mezarının muhteşem olması hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü
bir kâfiri/ müşriki/ münafığı veya kötü amel sahibini gösterişli bir mezar asla
kurtaramaya yetmeyecektir. Kalbini/ ruhunu sağlam ve sarsılmaz bir imanla ve
hayatını da salih amellerle doldurmayan/ süslemeyen birisinin mezarının mermerden
olması “her ne kadar geride kalanları biraz memnun etse de” ölene hiçbir katkı
sağlayamayacaktır. Zira öldükten sonra da amel defterine sevapların gelmesini
sağlayacak hayırlı bir iş yapmak yerine, parayı mermerden yapılmış çok katlı
mezara harcamak son derece yanlıştır.
Bu bakımdan mezarlıklar, mermerlerle
değil ağaçlarla ve kuş sesleriyle dolu olmalıdır. Mezarlıkları mermere boğmak
ve tabiatı bu denli kirletmek doğru değildir. (Bu arada mezarlıklarda
hoparlörden Kur’ân-ı Kerîm okutmak/ yayını yapmak ise, tam bir fecaattir/
felakettir. Kur’ân’ın hukukuna tecavüzdür. Kur’ân asla bunun için
gönderilmemiştir. Bu, haddi aşmaktır. Bu, kötü bir bid’attir. Ehil kimselere danışmadan
iyi bir iş yaptığını zanneden bazı belediye başkanlarının yaptığı bu uygulama, son
derece çirkin, sakat ve problemlidir. Bu tür çokbilmişler, açtıkları kötü çığırdan
dolayı kesinlikle sorumlu olacaklarını bilmelidirler. Ayrıca bu tür sorumsuz icraatlara
imza atanlarla mücadele etmeyen, onları uyarmayan ya da teşvik eden din
adamları da büyük bir vebal altında kaldıklarını bilmelidirler.)
Diğer taraftan dünyanın değişik
yerlerinde insanlar açlıktan ölürken, İslam’a dört bir koldan saldırılırken,
gayr-i müslimlere “İslâm veya müslüman” denilince korkudan kaçacak delik
ararken, müslümanları duyulan kin, nefret ve öfke her geçen gün artarken, batı
medyası İslam dinini “terör”le bir ve eşit göstermek için canhıraş bir gayret
gösterirken ve İslamofobi sürekli tırmandırılırken tüm bu sorunların çözümü
için kullanılması gereken maddi kaynakların bu şekilde israf edilmesi acaba doğru
mudur?
Sonuç olarak, gösteriş maksadıyla ve “desinler
mantığı” ile mezarlıkları mermer yığınları ile doldurmak caiz/ doğru/ isabetli/
uygun değildir. Mermerler, çok daha güzel alanlarda değerlendirilmelidir. Bir taşın
üzerine o mezarın kime ait olduğunun yazılması yeterlidir. Zira mezarlıklar hem
ölümü hatırlatan hem de şehrin nefes aldığı yeşil alanlar olarak kalmalıdır. Bu
konuda herkes üzerinde düşen vazifeyi yapmalı ve mermerden mezar yapımına derhal
son verilmelidir. (07.10.2016)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet
Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Yorumlar
Yorum Gönder