Mağdur, Mazlum ve Kurban Kavramları
Son
günlerde birtakım yazılı, sesli, görsel ve sosyal medyada “mağdur ve mazlum”
kelimelerinin yerine “kurban” kelimesinin bilinçli olarak kullanıldığı
görülmektedir. Oysa “mağdur, mazlum, ezilmiş” kelimelerinin yerine “kurban”
kelimesini kullanmak doğru değildir. Zira Türkçede kurban kelimesi, hem bir
ibadeti hem de bayramı nitelemek üzere kullanılmaktadır. Dolayısıyla “zulme ve
haksızlığa uğrayarak hayatını kaybetmiş veya yaralanmış” kimselerle ilgili
olarak “mağdur/ mazlum/ biçare” gibi kelimeler yerine Batılı ülkelerden
etkilenerek “kurban” kavramını kullanmak kanaatimizce sakıncalıdır.
Çünkü söz
konusu yayın organlarında “kurban” kelimesi “olumsuz bir durumu” ifade etmek
için kullanılmaktadır. Oysa Türkçede “kurban” kelimesi bir ibadetin ve bayramın
adıdır. Dolayısıyla hem bir ibadetin hem de müslümanların iki dinî bayramından
birinin adının “menfî anlamlar çağrıştıran bir konuyla alakalı kullanılması”
son derece mahzurludur. Zira ilerleyen yıllarda genç nesillerin zihninde hem
kurban ibadetine hem kurban bayramına karşı olumsuz algılar meydana gelebilir
ve onlar bu ibadetleri uygulamaktan vazgeçebilir.
Bu
bakımdan “mağdur, mazlum, biçare, ezilmiş, horlanmış, dışlanmış” kavramları
yerine “kurban” kelimesini kullanmak doğru değildir. Çünkü dilin bozulması her
alanı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Zira insanlar kavramlar
üzerinden düşünmekte, fikir üretmekte ve hükümler ortaya koymaktadırlar.
Örneğin
istatistiki veriler, Türk halkının artık çocuklarına Şaban ismini koymaktan
vazgeçtiğini/ kaçındığını ortaya koymaktadır. Zira son 30-40 yıldır “İnek Şaban”
filmlerinde ortaya konulan olumsuz imaj, “Şaban” adınının neredeyse zihinlerden
ve nüfus cüzdanlarından silinmesine yol açmıştır.
Aynı
şekilde son on yıldır “Ayı Recep” tiplemesi de tv ve sinemalarda gösterimdedir.
Yakın gelecekte çocuklara Recep isminin konulmasında da ciddi azalmalar
yaşanması kaçınılmaz görünmektedir.
Arkasından
“Öküz Ramazan” tiplemelerinin gündemi işgal etmesi ve seviyesiz (sadece
güldüren ama düşündürtmeyen) filmlerin gösterime girmesi ve Ramazan isminin de
imajının yerle bir edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Kanaatimizce
burada yapılmak istenen şey; Recep, Şaban ve Ramazan gibi hem mübarek üç ayları
hem de dinî anlamlar çağrıştıran isimleri Türk halkının gündeminden düşürmek ve
bunlarla halkın arasına mesafe koymaktır.
Sinsice
yürütülen bu çalışmalara dikkat çekip insanları uyarmak, bunu fark eden
kimselerin görevidir. Ancak bu uyarılar ciddiye alınmadığında, dinî kavramların hoyratça
tüketilmesine göz yumulduğunda, dilin ve dinin korunması hususunda hiçbir
gayret/ hassasiyet gösterilmediğinde büyük acılar yaşanması kaçınılmaz
olabilir; dinî ve ahlâkî değerlerin içi boşaltılabilir; genç nesillerin
dinden uzaklaşması söz konusu olabilir; dinsizlik cereyanları artabilir ve
ahireti değil dünyayı önceleyen genç kuşaklar yetişebilir.
Bu
itibarla, dilini ve dinini korumayanların nesillerini koruyabilmeleri söz
konusu değildir. Zira hayırlı nesiller yetiştirmek için çaba sarf etmeyenlerin
ve zamanında gereken tedbirleri almayanların büyük acılar yaşaması
kaçınılmazdır. Böyle kimselerin ilerleyen yıllarda toplumsal felaketlerle karşı
karşıya kaldıklarında yapmaları gereken şey; geçmişte kendilerini bugünler için
uyaranlara yaptıkları haksızlıklara/ hakaretlere üzülmek değil, bunun
vebalinden nasıl kurtulacaklarını düşünmek ve hâl çareleri aramaya başlamak
olmalıdır. Zira vakit çok geç olabilir ve kul hakkı borçları katlanarak
artabilir.
Özetle,
dünya ve ahiretin mutluluğu, Kur’ân-ı Kerim ve sahih sünnet’in değerlerini
koruyup yaşamaktan ve yaşatmaktan geçmektedir. Bu değerlere sahip çıkmak,
koruyup gözetmek bütün kâmil müminlerin en önemli görevleri arasındadır. Bu
konuda gevşeklik ya da ihmal göstermek, “komplo teorisi” diyerek uyarıları
küçümsemek ya da haklı eleştirilere kulak tıkamak telafisi imkânsız sonuçlara
yol açabilir. Zira cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir. Ancak
iyi niyetin yeterli olmadığı, aklı ve muhakemeyi yerli yerinde kullanmayanların
da vebal altında olduğu ayrı bir gerçektir. (29.04.2016)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet
Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Yorumlar
Yorum Gönder