Demokrasi, Avrupalı Müslümanlar ve Gaflet Uykusu!
2009-2011 yıllarıydı. Hollanda’da
Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir camide imam olarak görev yapıyordum. O
sene Hollanda’da genel seçimler yaklaşmıştı. Geert Wilders denen Hollanda
Özgürlük Parti’sinin ırkçı lideri, İslam ve yabancı karşıtı konuşmalar
yapıyordu. Bu adam, “Hollanda’daki cami ve İslâmî okulları kapatacağını,
kamusal alanda başörtüsünü ve diğer İslâmî simgeleri yasaklayacağını, müslüman
mültecileri ülkeye sokmayacağını” söylüyordu. Demokrasiyi özümseyememiş bu
zavallı herif, İslâm’a nefretini açıkça kusuyor ve Kur’an’a da hakaretler
yağdırıyordu.
Ben de hem Türkiye’nin hem de bulunduğum
bu ülkenin gündemini yakından takip ediyor ve cemaatime doğru bilgiler vermek
için çırpınıyordum.
Bir gün öğleye doğru camiye iki
siyasetçi geldi. Hıristiyan Demokrat Partili bu iki kişi bastırdıkları
broşürleri camiye bıraktılar, müslümanlar için yapacakları icraatlardan söz
ettiler ve oy istediler. Camide o an için çok az kişi vardı. Ben kendilerini
son derece nazik bir şekilde karşıladım, ağırladım ve kapıya kadar da
uğurladım. Taleplerini cemaatime ileteceğimi söyledim; adamlar da çok memnun
bir şekilde ayrıldılar.
Aradan birkaç gün geçti. Hafta sonu idi
ve cami cemaati kalabalıktı. Caminin çay ocağında oturmuş namaz vaktini
bekliyorduk. Hıristiyan Demokrat Partili o iki şahsın verdikleri broşürleri
herkes görsün diye masanın üzerine bırakmıştım. Cemaatten birisi; “Hocam
bunlar ne?” diye sordu. Ben de; “Bilmiyor musunuz, Hollanda’da seçimler
yaklaşıyor, iki siyasetçi geldi, bunları bıraktı ve sizlerden oy istedi”
dedim.
Sonra sordum: “Hollanda’da siz
müslümanların sorunlarıyla en çok ilgilenen, size en çok yardımı dokunan,
haklarınızı savunan ve size zorluk çıkartmayan parti hangi partidir?”
Onlar da dediler ki: “Hıristiyan
Demokrat Parti.”
Ben de; “Tamam işte! O zaman sandığa
gidin ve bu adamlara oy verin! Destek olun! Geert Wilders gibi ırkçılar
iktidara gelmesin veya iktidar ortağı olmasın! Adamın niyeti bozuk, baksanıza
açık açık neler söylüyor. O adamın gelmesi halinde özgürlükleriniz kısıtlanır,
bazı haklarınızdan olabilirsiniz! Bu ırkçı adamın gelmesi sizin için iyi olmaz!
Sizi üzebilirler” dedim.
O sırada konuşmalarımızı dinleyen
cemaatimizden Fas asıllı Hollanda vatandaşı birisi: “İmam ne diyor?”
diye sordu. Bazıları da şakayla karışık; “İmam, Hıristiyan Demokrat Partiye
oy istiyor!” dediler. Bunun üzerine ben de; “Arkadaşlar! Sizin
iyiliğiniz için oy vermenizi istiyorum, zaten benim buradaki görevim yakında
sona eriyor ve Türkiye’ye dönüyorum. Burada yaşayacak olan sizlersiniz.
İsterseniz oy verin, isterseniz vermeyin, ama bu sorun öncelikle sizin
sorununuz!” dedim.
Faslı müslüman kardeşimiz bana acıyarak
baktı ve sanki; “Bu adamın arkasında namaz kılınmaz ya neyse!” der gibi
oldu. Onun bu tavrı canımı sıktı. “Sorun şuna niye böyle bir tavır yaptı?
Bana neden böyle bön bön baktı? Merak ettim doğrusu!” dedim.
Sordular. Faslı o şahıs dedi ki: “İslam’da
demokrasi mi var? İslam’da oy vermek mi var? Müslüman gavura oy verir mi? İmam
ne diyor böyle? Böyle şey mi olur?”
Bu sefer canım çok daha fazla sıkıldı ve
dedim ki: “Eğer siz bu topraklarda yaşamaya devam edecekseniz, kendinizin ve
çocuklarınızın geleceği için tabi ki sandığa gideceksiniz ve sizin haklarınızı
en çok savunan hangi partiyse ona oy vereceksiniz. Bu Hıristiyan Demokrat Parti
olur veya bir başka parti olur fark etmez. Gidin sandığa ve haklarınızı savunan
bu adamlara destek olun. Yoksa Geert Wilders gelir! Görürsünüz gününüzü! Eyvah
dersiniz ama iş işten geçer!” dedim.
Faslı şahıs inadından vazgeçmedi. Bana
acıyarak bakmaya devam etti. Zavallı adam, yıllardır “nerede” yaşadığını
unutmuş bir halde “İslam’da demokrasinin yerinin olmadığını, oy vermenin
caiz olmadığını” söyleyip durdu.
Bunun üzerine; “Söyleyin şu herife, o
zaman defolsun gitsin ülkesi Fas’a! Ne işi var Hollanda’da? Buranın
imkânlarından yararlanıyor, rahat içinde yaşıyor. İşsizlik parası alıp yan
gelip yatıyor. Sakal bırakıp bireysel ibadet yapmakla mı İslâm’ı
yaşadığını zannediyor? Oysa bu haliyle bile İslâm’ı temsil edemiyor. Bu ne
biçim bir mantıktır? Neden gidip ülkesinde yaşamıyor da burada kalmayı tercih
ediyor? Çünkü işine öyle geliyor. Burada her şey var. Rahatlık var. Yattığı
yerden işsizlik maaşı almak var. Gelişmişlik var. Sağlık imkânları var.
Sosyal haklar var. Oturmuş bir düzen var. Sistem var. Öyleyse onun da kendi
iyiliği için sandığa gitmesi gerekmez mi? Kâfir dedikleri adamların kurdukları
düzenden yararlanmaya, paralarını yemeye gelince tamam, ama iş oy vermeye gelince
adamlar gavur oluyor öyle mi?” dedim. Bizimkiler bu sözlerimin çevirisini
yapmadı; zira ortamın gerilmesini istemediler.
Ben de bizim cemaate “O zaman siz
gidin ve oyunuzu verin!” dedim. Bizimkiler de; “Hocam sandığa gitmeye ne
gerek var? Bizim bir oyumuz neyi değiştirir ki? Ayrıca biz oy vereceğiz de ne
olacak? Adamlar sayemizde milletvekili olup keyiflerine bakacaklar, boşveeeeeeeer!”
dediler.
Ben de; “Olsun, o adamlar Meclis’te
sizin haklarınızı savunsunlar yeter! Oyunuzu verin! Siyasete katılın! Lobiler
oluşturun! Örgütlenin! Güçlerinizi birleştirin! Haklarınızı arayın! Bu
yaptığınız yanlış! Böyle olmaz! Demokrasinin bu imkânlarından yararlanın! Kilit
konumlara gelin! Siyasi hayatta da belirleyici olun! Nemelazımcı olmayın!”
dedim.
O sırada içeriye cami cemaatinden yeni
kişiler geldi. Ne konuştuğumuzu sordular. Bazıları şakayla karışık; “Hoca,
Hıristiyan Demokrat Partiye oy istiyor!” dediler ve herkes gülüştü. Bunun
üzerine ben de; “Arkadaşlar! Neden anlamıyorsunuz? Ben sizin iyiliğiniz için
o partiye oy vermenizi istiyorum, vermezseniz vermeyin, zaten ben yakında
Türkiye’ye dönüyorum. Burada yaşayacak olanlar sizlersiniz. Bu sorun sizin
sorununuz! Hala meseleyi bir türlü anlamadınız!” dedim.
İşin ciddiyetini anlamayan bu adamlar
gülüşmeye devam edince ben de “O zaman ne haliniz varsa görün! Size iyilik
yaramaz zaten! Siz bilirsiniz!” dedim, broşürleri toparlayıp çöpe attım ve
konuyu da kapattım. Onlar da bu hareketime biraz bozuldular ama seslerini
çıkartmadılar. Zaten namaz vakti de gelmişti, camiye geçtik ve namazlarımızı
kıldık.
Özetle, Avrupa’da yaşayan bazı
müslümanlar (Türkü, Kürdü veya Arabı) bu kafada oldukları müddetçe ırkçı
partiler daha da güçlenir, onları yaşadıkları ülkelerde zor günler bekler ve gurbetçi
vatandaşlar birtakım kazanımlarını da kaybederler. El-Kaide, Boko Haram,
Taliban, Daeş vs. örgütler sayesinde İslamofobi tırmanır ve Batılı ülkelerde
yaşayan müslümanlar bundan olumsuz anlamda etkilenir. Oy vermeyi haram
sayan, sandığa gitmeye üşenen veya sandığı gidip oy verdiğinde milletvekili
olacak şahsın alacağı maaşta gözü kalan, bu nedenle de oy vermekten imtina eden
böyle müslümanlar gaflet uykusundan uyanmazlarsa iyi günlerin onları
beklemediği açıktır. Dolayısıyla her şeyi Türkiye’den beklemek yerine elini
taşın altına koymayanların, yaşadıkları ülkelerde örgütlenmeyenlerin, ucuz
bahanelerle veya yanlış dini anlayışlarla hak arama mücadelesinden kaçanların
ne kendilerine ne çocuklarına ne de anavatanlarına bir yararı dokunabilir. (18.11.2016)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet
Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Yorumlar
Yorum Gönder