Arkadaş! İnsanları Kendine Değil Allah’ın Yoluna Çağır!
Geçmişte ve günümüzde dinî kisveye bürünmüş bazı din
tüccarları, Kur’ân’ın açık âyetlerine rağmen insanları İslâm’a değil de
kendilerine çağırmaya devam etmektedirler.
Şurası bir gerçektir ki, bu şarlatanlar da onların
peşine takılanlar da kesinlikle masum değillerdir. Zira menfaatlerini
önceleyenlerin veyahut işin kolayına kaçanların hidayete erişebilmeleri imkânsızdır.
Nitekim konuyla ilgili âyetler açık ve nettir. Birlikte okuyalım.
“(Ey
Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve
onlarla en güzel şekilde (en inandırıcı ve en ikna edici yöntemlerle) mücadele
et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru
yolda olanları da en iyi bilendir.” (Nahl, 16/125)
“De
ki: “Budur benim yolum: akla uygun, bilinç ve duyarlıkla donanmış bir
kavrayışa dayanarak [hepinizi] Allah'a (O’nun son dini İslâm’a/ tevhide) çağırıyorum, ben ve bana uyanlar (aynı
çağrıyı yapıyoruz)”. Ve [yine de ki:] “Allah kudret ve azametiyle her türlü
eksikliğin üstündedir, ötesindedir. Ve ben O'ndan başka varlıklara tanrılık
yakıştıran kimselerden değilim!” (Yusuf, 12/108)
“Ey
Peygamber! Biz seni bir şahit (model/ örnek/ tanık), bir müjdeleyici, bir
uyarıcı ve Allah’ın izniyle O’nun yoluna çağıran bir davetçi ve
aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzâb, 33/45-46)
“Bu
Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç
sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın
yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir Kitaptır (İlâhî vahiydir).
Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline.” (İbrâhim, 14/1-2)
“Allah,
bütün öğretilerin en güzelini, kendi içinde tutarlı, [gerçeğin] her türlü
ifadesini (hükümleri, öğütleri, kıssaları) çeşitli biçimlerde tekrarlayan bir ilahî kelâm şeklinde indirir; [bir ilahî kelâm ki] Rablerinden
korkanların ondan tüyleri ürperir: [fakat] sonunda Allahı[n rahmetini]
hatırlayınca kalpleri ve tenleri yumuşar, sakinleşir. İşte Allah'ın
rehberliği böyledir: [Doğruya yönelmek] isteyeni bu şekilde doğru yola
eriştirir; Allah'ın
saptırdığı [kişi] ise, hiçbir yol gösterici bulamaz.” (Zümer, 39/23)
Bütün bu âyetlere rağmen insanları Kur’ân’ın
ilkelerini öğrenmeye değil de kendi tarikatlarına/ cemaatlerine/
uydurdukları dinlere çağıran, pembe yalanlarla avutan, “evrad, ezkar ve nafile
ibadetler yapmayı yeterli görmelerine yol açacak şekilde din anlatan” sahte hoca/
şeyh/ mürşit/ kâinat imamı/ dede/ baba/ patrik/ papaz/ rahip/ haham/ Ayetullah/
melle vs. kısacası dinî kisveye bürünmüş dünyadaki tüm din adamları/ tüccarları
yanlış yoldadırlar.
Dolayısıyla bu adamları ve onların peşine
takılanları buradan açıkça uyarıyorum.
Bilsinler ki onlar böyle yapmakla büyük bir suç
işlemekte ve yukarıdaki âyetlere aykırı hareket etmektedirler. Dolayısıyla
akıllarını başlarına toplamaları ve gerçeği görmeleri kendi yararlarına
olacaktır. İnsanların kendilerine duydukları saygıya ve güvene layık olmak istiyorlarsa
acı da olsa gerçeği söylemek, insanlara tevhidi, nübüvveti, ahireti ve adaleti
anlatmak ve kesinlikle Allah’ın âyetlerini ucuza satmaktan vazgeçmek
zorundadırlar. Yol yakınken bu hatadan derhal dönmelidirler. Aksi halde
veballeri katlanarak artmaya devam edecek ve son pişmanlıkları (Ahzab,
33/64-68) onları kurtarmaya asla yetmeyecektir.
Sonuç olarak, “insanları
Allah’ın yoluna değil de kendilerine çağıran bütün sahtekarlar” hem
kendilerine hem de aldattıkları sorumluluktan kaçan o tembellere/ sorumsuzlara/
vurdumduymazlara yazık etmektedirler. Menfaatlerini kaybetmemek için insanların
dinî duygularını sömüren ve onların sırtından geçinen bu asalaklar yol yakınken
hatadan dönmeli, henüz hayatta iken tövbe etmeli ve aldattıkları adamlara/
kadınlara da bu gerçeği söylemelidirler. Aksi halde sorumlu olduklarını ve
ahirette bu yaptıklarının hesabını veremeyeceklerini bilmelidirler. Zira
yukarıdaki âyetler onlara bu gerçeği haber vermekte ama onlar akıllarını
kullanmadıkları için bu mübin âyetleri anlayamamaktadırlar. Nitekim Kur’ân’ın
haber verdiği üzere “akıllarını kullanmayanların hali ortadadır ve ahiret
günü suçlarını itiraf etmeleri”nin (Mülk, 67/10) onlara hiçbir faydası
olmayacaktır. (10.02.2017)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Yorumlar
Yorum Gönder