Acaba “O Adamı Dinlemeyin” Demek Çare midir?
Bilindiği üzere Mekkeli müşrikler, Hz.
Peygamber’in İslam’ı tebliğ etmesinden çok rahatsız olmuş, Kur’ân’ın
dinlenmesini engellemeye çalışmış ve onun cinlendiğini/ büyülendiğini/
delirdiğini/ aklını yitirdiğini iddia etmişlerdir (Hicr, 15/6; İsrâ, 17/48;
Zâriyat, 51/52; Kalem, 68/2).
Onların bu iddiaları
seslendirmelerinin temel nedeni; alışageldikleri düzenin bozulmaması,
kurdukları sisteme çomak sokulmaması, çıkarlarına halel gelmemesi ve
keyiflerine göre yaşamaya devam etme arzularıdır; tezgâhlarının dağılacağı ve
bir daha artık müşteri bulamayacakları kaygısıdır. Bu nedenle insanların
sırtından geçinmeyi alışkanlık haline getirmiş bu asalaklar, konumlarını
kaybetme telaşıyla çareyi Hz. Muhammed’i susturmakta aramış ve “Bu adamı
dinlemeyin, Kur’ân’a kulak vermeyin!” (Fussilet, 41/26) diyerek sömürü
düzeninin devamını arzulamışlardır.
Her çağda gücü elinde bulunduran
kimseler de kavimlerine gönderilen peygamberlerle mücadele ederken aynı tavrı
göstermiş, onların getirdikleri mesajın anlaşılmasını engellemeye çalışmış,
ancak bu çabaları sonuç vermemiştir. (Mâide, 5/56; Mücâdile, 58/21) Zira
güneşin balçıkla sıvanmayacağı, hakikatin her zaman galip geleceği, çürük
temeller üzerine bina edilmiş yapıların/ fikirlerin/ görüşlerin çökeceği bir
hakikattir. Çünkü bu, dünya kurulalı beri devam eden temel bir ilkedir. Hak
gelince batılın (sahte ve tutarsız olanın) zail olması (yıkılıp gitmesi/ yok
olması) kaçınılmazdır (İsrâ, 17/81).
Günümüzde de farklı görüşlerden
rahatsızlık duyan ve onları seslendirenleri “zındık/ sapık/ mason/ modernist/
bidat ehli/ mealci/ mezhepsiz” gibi hakaret içeren sıfatlarla
itibarsızlaştırmaya çalışanlar vardır. Bu tipler susturma, yaftalama ve
itibarsızlaştırma girişimlerinden sonuç alamadıklarında; “Bu adamı
dinlemeyin!” yaygarasını koparmaktadırlar. Bunu yapmalarının temel nedeni
ise; “insanların gerçekleri duyarak etkilenmemeleri, sorgulayan akla sahip
olmamaları ve körü körüne itaat geleneğini sürdürmek” istemeleridir.
Müslümanların; “Bu neden başımıza
geldi? Niçin böyle bir sonuçla karşılaştık? Neden böyle oldu? Burada yapılan
hatalar nelerdir?” gibi sorularına cevap veremeyen bu sefihler üretilen
mantıklı ve tutarlı cevapları -eğer mümkünse- çürütmek ya da daha da
geliştirerek topluma katkı sunmak yerine kötü bir niyetle; “Bu adamı
dinlemeyin!” diyorlarsa yanlış yolda oldukları açıktır ve saplandıkları
bataklıkta boğulup yok olmaları mukadderdir.
Çünkü çare o adamı susturmak veya
dinlememek değildir; tam aksine fikir üreten kişinin görüşlerini çürütecek daha
sağlam deliller/ gerekçeler ortaya koymaktır. Dolayısıyla “Bu adamı dinlemeyin!” diyenlerin iyi
niyetli ve samimi olmadıkları buradan anlaşılmaktadır. Eğer amaç hakikatin
ortaya çıkması ise farklı görüşlerden rahatsızlık duymak ve onları susturmaya
çalışmak niyedir?
Anlaşılan o ki, niyetleri bozuk bu
adamlar tehditle ve şantajla başarı elde edemeyince ve her geçen gün
taraftarlarını kaybetmeye başlayınca aldatabildiklerini yanlarında tutabilmek
ve onların sırtından geçinmeye devam etmek için böyle bir yol seçmişlerdir.
Artık bu ayan beyan ortaya çıkmıştır. Zira ışıktan ancak yarasaların
rahatsız olduğu bilinen bir gerçektir.
Öyleyse yapılması gereken şudur:
“Bu adamı dinlemeyin!” diyenler artık delillerini konuşturmalıdır. Seslerinin
değil, sözlerinin gücünü artırmalıdır. Daha çok sağlıklı tefekkür yapmalı
ve uzman oldukları sahada söz söylemelidir. Bilmedikleri konularda ahkâm
kesmeyi terk etmelidir. Daha tutarlı cevaplar üretmeli ve insanlığa faydalı olmak
için canla başla çalışmalıdır.
“Bu adamı dinlemeyin!” duygusal tepkisiyle karşılaşanlar da artık gerçekleri
görmeli, bunların kötü niyetli olduklarını anlamalı ve bu tiplerden İslam’a bir
fayda gelmeyeceğini idrak etmelidir. Bu adamlara/ kadınlara hiçbir değer
vermemeli, onların ağından/ tarikatından/ cemaatinden/ mezhebinden kurtulmalı
ve dönüp yüzlerine bile bakmamalıdır. Bu adamları şeytanlarıyla baş başa
bırakmalıdır.
Sonuç olarak, atalarından tevarüs
ettikleri yanlış yolda inatla ve körü körüne gitmeye devam edenler, kendilerini
uyaranların ikazlarından yararlanmak yerine onları susturmaya çalışıyorlar ise
bu yaptıkları, İslâm’ın genel prensiplerine tamamen aykırıdır. “Söyletmen
vurun!” veya “Bu adamı dinlemeyin!” gibi sözler problemli bir aklın ürünüdür.
Onlar topladıkları parsayı, hortumladıkları paraları ve gasp ettikleri
konumları kaybetmemek için böyle ucuz yollara başvurmaktadır. Eğer bunlar iyi
niyetli iseler yapmaları gereken şudur: Daha güçlü deliller ortaya koymak
suretiyle karşıt fikri çürütmek. Eğer bunu yapamıyorlarsa, hata
edebileceğini kabul edip yanlışından vazgeçmek, bükemedikleri bileği öpüp
doğrunun yanında yer almak. Fırkalara ayrılıp parçalanmamak ve din kardeşlik
bağlarını koparmamak. Kısacası Hz. Âdem gibi hatası kabul edip “adam”
olmak, İblis gibi inatlaşıp şeytanlaşmamaktır. (21.10.2016)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet
Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Yorumlar
Yorum Gönder